Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/9937 E. 2017/7477 K. 31.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9937
KARAR NO : 2017/7477
KARAR TARİHİ : 31.10.2017

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, Kurumca tanzim ve tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı,… Elektrik Malzemeleri İmalat ve Pazarlama San. Ltd. Şti.’nde 05.12.2006 tarihinden itibaren % 50 hisse devralarak ortak olduğunu, kendi adına gönderilen ödeme emrinde kurumca tahsili istenilen dönemin 2009 yılı 7. ayı ile 2010 yılı 1. ayları arasındaki şirketin prim borçlarının konu edildiğini, fakat öncelikle şirketten ödeme emrine konu edilen prim borçlarının tahsilinin gerektiğini belirterek, ödeme emrinin iptalini istemiştir.
Limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğunu öngören yasal düzenlemelere bakıldığında, davanın yasal dayanağının 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi olduğu belirgindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 22.07.1998 gün ve 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesi; “limited şirket ortakları şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” hükmünü taşımakta iken; 04.06.2008 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak bazı maddeleri dışında aynı gün yürürlüğe giren 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3. maddesiyle, 35. maddede yer alan, “şirketten tahsil imkânı bulunmayan” ibaresi “şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye;
“Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.”
“Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.”
Şeklinde iki fıkra eklenmiştir.
Ayrıca, 5766 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 3. maddesine eklenen; Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi: “Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen, satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını,”;
Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi: “Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,” ifade eder, olarak açıklanmıştır.
Anılan düzenlemeler nedeniyle, limited şirketin ortağına gidebilmek için yasal ön şart olan, kamu alacağının asıl borçlusu limited şirketten tahsil edilememe veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinin gerçekleşmesi, örnekleyici türden yapılan düzenleme nedeniyle, çeşitli şekillerde anlaşılabilecek olsa da, bu konuda yapılmış bir araştırmanın varlığını da gerekli kılmaktadır. Bu araştırmanın yapıldığına dair ispat yükü ise şüphesiz ödeme emri tanzim ve tebliğ eden kuruma düşecektir. Başka bir deyişle, davalı kurumca, limited şirketin temsil yetkisi olmayan ortaklarına 6183 sayılı Yasanın 35’inci maddesi kapsamında takibe geçilebilmesi için öncelikle şirket hakkında yapılmış bir takip ve bu takibin semeresiz kalması veyahut takip yapılmasa da, Kurumca yapılacak çeşitli araştırmalar ile haczedilebilecek veya paraya çevrilebilecek bir malvarlığının bulunmadığının tespit edilmesi, bu konudaki ispat delillerinin takip dosyasında bulunmasına bağlıdır.
Eldeki davada ise; mahkemece, davacının ortağı olduğu limited şirket hakkında, bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin Kurumca incelenip araştırıldığına dair herhangi bir belirleme yapılmamıştır. O halde, mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmak suretiyle tahsil edilememe veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinin mevut olup olmadığına dair yasal koşullar araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Diğer taraftan, davacı hakkında, davalı kurumca tanzim edilen ödeme emri üzerinde şirketteki ortaklık payı ile sınırlı olarak adınıza çevrilmiştir şerhi mevcut ise de, dosyada şirket hakkında aynı tutarlar üzerinden tanzim edilmiş takip yapraklarının varlığı karşısında, davacı hakkında ortaklık hissesine göre ödeme emri tanzim edilip edilmediğinin de araştırılması gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre de, 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde, itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki kamu alacağının %10 zamla tahsil edileceği öngörülmüş olup, davacı borçlunun “ödeme emrine yönelik itirazında haksız çıktığı” belirgin bulunmakla, alacaklı davalı Kurum yararına haksız çıkma tazminatına karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 31/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.