Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/9078 E. 2015/22615 K. 21.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9078
KARAR NO : 2015/22615
KARAR TARİHİ : 21.12.2015

Mahkemesi : Antalya 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 25.02.2015
No : 2013/841-2015/144

Dava, malûllük aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi uyarınca, hâkim bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve netice-i taleple bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların tavsifleriyle bağlı olmadığından yürürlükteki kanunları re’sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki netice-i talepleri karara bağlamakla mükelleftir.
15.01.2010 tarihli dilekçe ile hastaneye sevk edilip maluliyet durumunun tespit edilmesini isteyen 19.02.1960 doğumlu davacının, sevk üzerine düzenlenen 24.05.2010 tarihli Akdeniz Üni. Hastanesi’nin Sağlık Kurulu raporunda; vücut fonksiyon kaybı yönünde herhangi bir oran öngörülmemiştir. Kurum tarafından 04.06.2010 tarihli kararı ile davacının çalışma gücünü %60 oranında kaybetmediği nedeniyle talebinin ilk kez reddedildiği, davacının itirazı sonrasında Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun 29.04.2011 tarihli kararı ile davacının çalışma gücünü %30 oranında kaybettiğine karar verildiği, davacının bu karar üzerine açtığı davada mahkemece davacının Adli Tıp kurumun sevki sonrasında 3. İhtisas Kurulundan 01.08.2014 tarihinde aldırılan rapor ile davanın yazılı şekilde kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi ile tüm sigortalılar açısından “malûl sayılma” şartları yeniden düzenlenmiştir. Bu kapsamda; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “…çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği…” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 26’ncı maddesinde ise; “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a) 25’inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır.
Ancak, 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü getirilerek, “malullük aylığı” bağlanma şartları düzenlenmiştir.
Sigortalı olmak ve sigorta haklarından yaralanmak kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü meydana getirmektedir.
Somut olayda; Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun 29.04.2011 tarihli raporu ile “Davacının çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmemiş olduğundan malul sayılamayacağına dair karar verildiği, 01.08.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporunda ise davacının beden çalışma gücünün en az %60’ını kaybettiği ve maluliyet başlangıcının da 16.09.1985 tarihi olduğu sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporları arasında açık çelişki bulunduğundan, maluliyetin başlangıcı yönünden Adli Tıp Genel Kurulu’ndan rapor alınarak çelişki giderilmeli, davacının çalışma gücü kayıp oranının %60 oranında bulunup bulunmadığı ve başlangıç tarihi belirlenerek, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın malullük aylığı şartlarını düzenleyen 25 ve devamı maddelerindeki düzenlemeler de göz önünde bulundurularak, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davacının Adli Tıp Genel Kuruluna sevki ile mevcut çelişkinin giderilmesi ve davacının en az %60 oranında maluliyetinin tespit edilmesi halinde, başlangıç tarihi de belirlenmek suretiyle Kanunda sayılan şartları taşıyıp taşımadığı belirlenerek, aylığın başlangıç tarihinin de infaza elverişli şekilde belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.