Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/836 E. 2015/4306 K. 10.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/836
KARAR NO : 2015/4306
KARAR TARİHİ : 10.03.2015

İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerinin tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum; 8.11.1991 tarihli iş kazası sonucu, sürekli iş göremez duruma giren sigortalıya bağlanan gelirlerden oluşan Kurum zararının rücuan tahsilini talep etmiş olup, yargılama aşamasında, davalı …’ün dava açıldıktan sonra yaşamını yitirmiş olduğu anlaşılmıştır.
01.10.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taraf ehliyeti” başlığını taşıyan 50’inci maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu belirtilmiştir. Buna göre taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Medeni hukuktaki haklara ve borçlara sahip olma ehliyeti hak ehliyetini oluşturmakta, gerçek ve tüzel kişiler bakımından geçerli olmaktadır. Hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28’inci maddesinde ise, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124. maddesinde belirtilen, bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olduğu; ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya
dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği; yine, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilebileceğine ilişkin düzenlenme karşısında; adı geçen davalının mirasçılarına yöntemince husumet tevcih edilerek yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, ölü kişi hakkında yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, yukarıda açıklanan bilgiler ışığında, davalının mirasçılarının HMK’nun 124. maddesi kapsamında davaya katılımı sağlanarak, savunma ve delilleri incelendikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair hususlar incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle sair hususlar incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 10.3.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.