Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/8029 E. 2015/19757 K. 17.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/8029
KARAR NO : 2015/19757
KARAR TARİHİ : 17.11.2015

Mahkemesi : Tunceli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 23.10.2014
No : 2010/354-2014/877

Dava, 6183 sayılı Kanun kapsamında gönderilen ödeme emirleri nedeniyle Ltd Şti deki ortaklık payı üzerindeki borçların ve buna ilişkin hacizlerin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı K.. avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
6183 sayılı Kanunun “ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır. Buna göre; takibin itiraz edilmeksizin/dava açılmaksızın kesinleşmesi veya itirazın/davanın, hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle reddine karar verilmesi durumunda, kamu alacağı borçlusunun, aynı konuda menfi tespit veya geri alım (istirdat) davası açabilmesi olanaksız olup, ancak, koşulları gerçekleştiği ve kanıtlandığı takdirde 506 sayılı Kanunun 84. maddesine dayalı olarak açılacak dava ile primler Kurumdan geri istenebilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ../../.. ve 200./..–.. Esas, 200./.. Karar; ../../.. gün ve 200./..–… Esas, 200./.. Karar, ../../.. gün ve 200./..–.. Esas, 200./.. Karar numaralı ilâmlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Bu çerçevede, eldeki davada; taleple bağlılık ilkeside gözetilerek, davaya konu ödeme emirlerinin 11.02.2005 ve 21.02.2005 tarihlerinde tebliğ edildiği davacının, eldeki davayı 27.04.2007 tarihinde açmış olduğu dikkate alındığında 7 günlük menfi tespit/iptal davası açılmasına ilişkin hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kaldı ki, davaya konu ödeme emirlerinin içeriğini teşkil eden 2004 yılı 11 ve 12. aylarda davacı Ltd Şti de ortak ve müdür olup, bu sıfatla 506 sayılı Kanunun 80. maddesi uyarınca tüm prim borçlarından müteselsilen sorumlu olduğunun gözetilmemiş olması isabetsizdir.
O hâlde, davalı K.. avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.