Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/3921 E. 2017/1374 K. 21.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3921
KARAR NO : 2017/1374
KARAR TARİHİ : 21.02.2017

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, murisin asıl işveren olmadığından bahisle, dava dışı … Madencilik Ltd. Şti.’nin prim borçlarından sorumlu olmadıklarının tespiti ile yersiz alınan primin istirdadı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 87 ve 5510 sayılı Kanunun 12. maddesidir. 506 sayılı Kanunun 87. maddesine göre, “Sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun iş verene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl iş veren de sorumludur.” 5510 sayılı Kanunun 12. maddesinin son fıkrasına göre ise, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur.”. Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde, davacının asıl işveren sıfatına sahip olup olmadığın belirlenmesi için, öncelikle, davacı ile davacı dışı … Madencilik Ltd. Şti. arasındaki hukuki ilişkinin açıklanması gerekmektedir.
Gerek 506 ve 5510 sayılı Kanunlarda, gerekse 4857 sayılı İş Kanunu’nda asıl işveren tanımına yer verilmemiş, alt işveren ile asıl işveren arasındaki ilişkiden bahsedilmiştir. Bu hâlde, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran gerçek yada tüzel kişiye alt işveren, alt işverenin iş aldığı gerçek yada tüzel kişiye ise asıl işveren olarak tanımlanabilir.
Bilindiği üzere madenler, Anayasanın 168. maddesi ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 4. maddesi gereği devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, arama ve işletme hakkının gerçek ve tüzel kişilere devri ancak kanunun öngördüğü şartlarda mümkündür.
Madenler üzerindeki hakların bölünmezliğini, devir ve intikalini düzenleyen anılan Yasa’nın 5. maddesinde, madenler üzerindeki hakların hiç birisinin hisselere bölünemeyeceği ve her bir hakkın bir bütün halinde muameleye tabi tutulacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan Yasal düzenleme çerçevesinde, ruhsat sahibi tarafından maden sahası üzerinde, ruhsatın verdiği yetkilerin tamamının yada bir bölümünün sözleşme ile 3. kişilere devri mümkün değildir. Ancak, uygulamada, ruhsat sahipleri özel hukuk alanına giren kimi sözleşmelerle ve belirli bir bedel karşılığında maden çıkarma ve satış haklarını özel kişilere bırakmaktadırlar. Rödovans olarak adlandırılan bu yöntemle ruhsat sahipleri, taşeron olarak üretim yapan üçüncü kişilere süreli sözleşmeler ile maden çıkarma ve satış haklarını kiralamaktadırlar.
Günümüz literatüründe rödovans, “maden ruhsat alanlarının, hukuki hak ve sorumlulukları kendisinde kalması koşuluyla hak sahibi tarafından sözleşme ile özel veya tüzel bir kişiye, bir süre tahsis edilmesi durumunda, maden ocağının işletilmesini üstlenen özel veya tüzel kişinin, esas ruhsat sahibine, ürettiği her bir ton maden için ödemeyi taahhüt ettiği meblağ” olarak tanımlanmaktadır.
Rödovans sözleşmesine Maden Kanunu’nda özel bir düzenleme olmadığı için Borçlar Kanunu’nun 270 ve devamı maddelerinde düzenlenen “hasılat kirasına” ait hükümler uygulanır (Tandoğan 1985). Türk Borçlar Hukuku’nda sözleşmelerde şekil serbestisi geçerlidir. Yasada özel olarak bir şekle bağlanmayan sözleşmeleri taraflar istedikleri şekilde yapabilirler (Eren 1998). Rödovans sözleşmesi maden ruhsatının devri anlamına gelmediğinden, devir sözleşmesinin Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nde yetkili memur huzurunda yapılması zorunluluğu yoktur.
1990 yılında Maden Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 32. maddesinin son fıkrası değiştirilerek, üçüncü kişi ve kuruluşların ruhsat sahipleri ile yapmış oldukları rödovans, kira, taşeron vb. sözleşmelere dayanılarak ruhsat sahasında faaliyette bulunabilmesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının iznine bağlanmıştır. Ruhsat sahiplerinin, sözleşmeleri bir ay içinde Maden Dairesi’ne bildirerek uygun görüş alması şartı getirilmiştir. Ancak 03.02.2005 tarihinde yayımlanan Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin geçici 2. maddesindeki “Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden sonra, ruhsat sahiplerinin Kanun kapsamındaki faaliyetleri ile ilişkili olarak üçüncü kişi ya da kuruluşlarla yaptığı sözleşmelerin Genel Müdürlüğe bildirilmesine ve görüş alınmasına gerek yoktur. Ancak ruhsat sahasındaki tüm faaliyetlerden Genel Müdürlüğe karşı ruhsat sahibi sorumludur.” hükmü gereği bildirim yükümlülüğü kaldırılmıştır. Anılan yönetmelik, 06.11.2010 tarihinde yayımlanan Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin 168. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak, Rödovans sözleşmeleri ile ilgili olarak geçici 1. maddesinde aynı düzenlemeye yer verilmiştir.
Rödovansçının sorumluluğu konusunda 24.06.2010 tarih 27621 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5995 sayılı Kanunun 17. maddesi ile Maden Kanununa eklenen Ek 7. maddesi ile yeni düzenleme yapılmıştır. Anılan madde de; maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları rödovans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklarının rödovansçıya ait olacağı, ancak bu durumun ruhsat sahibinin Maden Kanunu’ndan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağı belirtilmiştir.
Davada çözümü gereken sorun, dava dışı şirket ile davacılar murisi arasında düzenlenen, maden kömürü sahasının rödovansla çalıştırılmasına ilişkin sözleşmeye dayalı çalışmanın, asıl işveren-alt işveren (taşeron) ilişkisi yaratacak nitelikte olup olmadığının saptanmasıdır.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise asıl işverenden istenilen işin, asıl iş ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Yapılan açıklamalar ışığında, davacılar murisi ile dava dışı … Madencilik Ltd. Şti. arasındaki en son 18.09.2007 tarihli sözleşmeye göre, davacılar murisi adına ruhsatlı kömür
sahasının belirli bir kesimindeki kömür damarlarının rödovansçı tarafından ruhsat sahibi adına işletildiği, rödovansçının yaptığı üretimin %20 sini ruhsat sahibine teslim edip, kalan %80 ini üretim hizmetlerinin karşılığı olarak kendisinin alacağı, bu işletmeden dolayı rödovansçının kendi adına işyeri dosyası tescil ettirip, çalıştırmış olduğu işçileri bu işyerinden göstereceğinin tahakkuk eden primleri ve bildirgeleri kendisinin tanzim edip, prim borçlarını da bizzat kendisinin ödeyeceğinin, sahanın tamamı için ruhsat sahibinin görevlendirdiği fenni nezaretçinin aynı zamanda sözleşme konusu üretim sahasında fenni nezaretini gerçekleştireceğinin, fenni nezaretçinin belirli bir yüzdesini de rödovansçının vereceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkeme, sözleşme hükümlerinin irdelemesini yaparak sonuca varmışsa da; yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar çerçevesinde, sözleşmede belirtilen hükümlerin yaşama geçirilme biçimi, asıl işverenin işyerinde sözleşmenin ifasını denetleme amacı ile çalıştırdığı işçiler haricinde işçi çalıştırıp çalıştırmadığı, maden ruhsatına konu sahayı bir bütün olarak mı, belli bölümlere ayırarak mı rödovans sözleşmesi yolu ile devrettiği, maden ruhsatına konu saha içerisinde davacılar murisinin maden arama, işletme ve benzeri faaliyetlerinin bulunup bulunmadığı ve çerçevede işçi çalıştırıp çalıştırmadığı üretim araçlarının kim tarafından ne şekilde sağlandığı konuları da araştırılarak, 506 sayılı Kanunun 87. ve 5510 sayılı Kanunun 12. maddelerinde belirtilen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu madde ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.