Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/3689 E. 2018/11062 K. 25.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3689
KARAR NO : 2018/11062
KARAR TARİHİ : 25.12.2018

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, kurumca düzenlenen ödeme emirlerinin iptali ile kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı Kurumca, hakkında 13 adet idari para cezası kesilen davacı şirketin, bu cezalar nedeniyle Kuruma 05.12.2006 tarihinde 506 sayılı Yasanın 140. maddesinde yer alan; idari para cezasının Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde, bunun dörtte üçünün tahsil edileceği” hükmünden faydalanarak, %25 eksikle ödeme yaptığı, ne varki, tüm idari para cezalarına karşı 15 günlük süre içinde iptalleri için dava açıldığının kurumca belirlenmesi üzerine, kalan %25’lik tutarları konu edinen 23.02.2007 düzenleme ve 06.03.2007 tebliğ tarihli ödeme emrinin davacı şirkete tebliğ edilmesi üzerine, süresi içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmakta olup, mahkemece 5510 sayılı Yasanın 102’nci maddesinde yer alan benzer yöndeki ibarenin … Mahkemesi kararı ile 2013 yılında, iptal edildiği gerekçesi ile davalı Kurumca yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğu kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, verilen kararın hatalı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme Emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme Emrine İtiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “…Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır. Buna göre; takibin itiraz edilmeksizin/dava açılmaksızın kesinleşmesi veya itirazın/davanın, hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle reddine karar verilmesi durumunda kamu alacağı borçlusunun, aynı konuda menfi tespit veya geri alım (istirdat) davası açabilmesi olanaksızdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 2006/249 Karar; 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar, 27.02.2008 gün ve 2008/21-139 Esas, 2008/204 Karar numaralı ilâmlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Diğer taraftan, davanın yasal dayanağını teşkil eden 506 sayılı Kanunun 140. Maddesinde ise; idari para cezasının Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde, bunun dörtte üçünün tahsil edileceği, bu ödemenin idari para cezasına karşı kuruma itiraz etme veya yargı yoluna başvurma hakkını etkilemeyeceği ifade edilir.
Eldeki davada ise, … Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği hususu dikkate alınmalı ve dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği 23.02.2007 tarihi itibari ile yürürlükte olan ve uygulanması gereken 506 sayılı Yasanın 140’ıncı maddesinde ifade edilen idari para cezalarını % 25 indirimle “Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın” ödeme şartının, davacı tarafından gerçekleştirilmemesi karşısında, davalı kurumca bakiye kalan kısım hakkında, ödeme emrinin tanzim ve tebliğ edilmesinin mümkün ve yasal olduğu, davacının da 6183 sayılı Yasanın 58’inci maddesi kapsamında başka herhangi bir itiraz ve iddiasının bulunmaması ile idari para cezalarına karşı açılan iptal davalarında verilen red kararlarının kesinleştiği dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.