Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/24619 E. 2018/52 K. 15.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/24619
KARAR NO : 2018/52
KARAR TARİHİ : 15.01.2018

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davalı … yönünden davanın reddine, davalılar … ile Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’na izafeten İçişleri Bakanlığı yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili ile davalılar … ve Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’na izafeten İçişleri Bakanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Öncelikle, hüküm başlığında 1 ve 4 nolu davalılar kısmında “…” ve “…” olarak yer alan davalının … olduğu anlaşılmakla sehven hüküm başlığında yer alan “…”nun davalılar kısmında yer almasının mahkemesince düzeltilebilir bir maddi hata niteliğinde bulunmakla esasa müessir görülmeyen bu husus ayrıca bozmaya konu edilmemiş, hataya işaret olunmakla yetinilmiştir (Aynı husus …nun 24.12.2008 gün ve 2008/21-787 E-2008/786 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.)
Dava, 07.07.2008 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu sigortalıya Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının davalılardan rücuan tazmini istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesidir. Davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğuna dayanır ve kurum zararından kusur oranında müşterek müteselsil sorumludurlar. Bu durumda konuya ilişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanununun irdelenmesi de gerekmektedir.
Söz konusu Kanunun 141 – 148. maddelerinde müteselsil borçlara yer verilmiş olup 141. maddede, alacaklıya karşı, her biri borcun tümünden sorumlu olma yükümü altına girdiklerini beyan eden birden çok borçlu arasında teselsül bulunduğu, böyle bir
beyanın yokluğunda teselsülün ancak kanunun belirlediği durumlarda olacağı, 142. maddede, alacaklının, müteselsil borçluların tümünden veya birinden borcun tamamen veya kısmen ödenmesini istemekte serbest olduğu, borç tamamen ödeninceye dek borçluların tümünün sorumluluklarının devam edeceği, 145. maddede, yaptığı ödeme veya takas ile borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmiş olan müteselsil borçlulardan birinin, sona eren borç oranında diğer borçluları borçtan kurtarmış olacağı, 146. maddede, borcun niteliğinden aksi anlaşılmadıkça, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ödemeden birbirine eşit birer payı üzerine almak zorunda olduğu ve payından çok ödeme yapanın, fazla tutar yönünden diğer borçlulara rücu hakkının bulunduğu, 147. maddede, rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin, ödediği tutar oranında alacaklının haklarına halef olacağı bildirilmiştir.
Diğer taraftan Kanunun haksız eylem yönünden müteselsil sorumluluğa ilişkin 50. maddesinde, birden çok kimseler birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri takdirde, önayak olan (kışkırtan) ile asıl gerçekleştiren ve yardımcı olanların, ayırım gözetilmeksizin müteselsilen sorumlu olacakları, hâkimin, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve gerektiğinde bu rücunun kapsamının derecesini saptayacağı belirtilmiş, çeşitli nedenlerin birleşmesi bakımından müteselsil sorumluluğa dair 51. maddesinde, birden çok kimseler çeşitli nedenlere (haksız eylem, sözleşme, kanun) dayanarak sorumlu oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarara sebebiyet veren kimselere ilişkin hükümlere göre işlem yapılacağı, kural olarak haksız bir eylemi ile zarara sebebiyet vermiş olan kimsenin en önce, tarafından hata gerçekleşmemiş ve üzerine borç alınmamış olmasına karşın yasal olarak sorumlu olan kimsenin de en sonra, zarar ile yükümlü tutulacağı açıklanmıştır.
Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. Bununla birlikte, rücua konu olan borcun müteselsil niteliği bulunmadığından, sorumluluktan kurtulmak için her borçlunun borcun tümü yerine, kendine düşen payını ödemesi yeterli olmaktadır ki burada kanundan doğan halefiyet söz konusudur. Kuşkusuz, ödeme yapan borçlu ile alacaklının öncesinde, halefiyeti ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak yetkileri de bulunmaktadır. Birden çok kişi, kanun, sözleşme veya haksız eylem nedeniyle aynı zarar için, zarara uğrayana karşı sorumlu iseler, bunlar arasında, bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki dönmeye (rücu) ilişkin kurallar uygulanmakta, kural olarak ilk önce, haksız eylemiyle zarara yol açan sorumlu tutulmakta, en son olarak da kusuru olmaksızın ve sözleşme gereği sorumluluğu olmadığı halde kanun hükmü
gereğince sorumlu tutulan kişiye başvurulmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 gün ve 2013/9-1559 Esas – 2013/1461 Karar, 15.05.2015 gün ve 2013/17-2267 Esas – 2015/1352 Karar, 19.06.2015 gün ve 2013/10-2281 Esas – 2015/1727 Karar, 24.06.2015 gün ve 2014/13-19 Esas – 2015/1743 Karar sayılı ilamlarında aynı görüşlere yer verilmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda eksik ve tam teselsül ayırımına son verilmiş, 61. maddede, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı, 62. maddede, tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğunun göz önünde tutulacağı, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olacağı bildirilmiştir.
Somut davada; dava dilekçesinde açıkça müşterek ve müteselsil sorumluluktan söz edilmiş ve davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili isteminde bulunulmuş olması karşısında ve yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ışığında Mahkemece hükümde gelir, geçici iş göremezlik ödeneği, tedavi giderleri ile yargılama giderlerinin aleyhine hüküm kurulan davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Rücu davalarında faiz başlangıcı, gelirler yönünden gelir bağlama kararının Kurumun yetkili organınca onaylandığı tarih, geçici iş göremezlik ödeneği yönünden ödeme tarihi, tedavi giderleri için sarf tarihidir.
Mahkemece tüm bu ilkeler karşısında davalıların müşterek müteselsil sorumluluklarına karar verilmesi ve faize onay, sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren hükmedilmesi gerekirken, davalı … için azami sorumluluk miktarının belirtilmesi ve faiz başlangıç tarihleri yönünden onay, sarf ve ödeme tarihlerinin hatalı belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu konuların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: 1 ve 4 nolu davalılar kısmında “…” ve “…” olarak yer alan davalının … olduğu anlaşılmakla sehven yazılan “…”nun davalılar kısmından çıkartılarak ve hüküm fıkrası tamamen silinerek yerine,
1-Davanın davalı … yönünden reddine,
2-Davanın davalılar … ve Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’na izafeten İçişleri Bakanlığı yönünden kabulüne,
3- 42.509,46 TL peşin sermaye değerli gelirin gelir bağlama onay tarihinden, 4.939,80 TL geçici iş göremezlik ödeneğinin ödeme tarihinden, 1.085,09 TL tedavi
giderinin sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılar … ve Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’na izafeten İçişleri Bakanlığı’ndan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı Kuruma ödenmesine,
4-Alınması gereken 3.315,38 TL harcın davalı …’ndan alınarak hazineye gelir kaydına, davalı Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’na izafeten İçişleri Bakanlığı harçtan muaf olduğundan başka harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı Kurum kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.669,65 TL vekalet ücretinin davalılar … ve Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’na izafeten İçişleri Bakanlığı’ndan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı Kuruma verilmesine,
6-1.371,00 TL yargılama giderinin davalılar … ve Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’na izafeten İçişleri Bakanlığı’ndan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı Kuruma verilmesine,
7-Davalılar … ve Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’na izafeten İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
8-Dosyada mevcut kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, ibarelerinin yazılmasına ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı …’na iadesine, 15.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.