Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/24513 E. 2016/1219 K. 08.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/24513
KARAR NO : 2016/1219
KARAR TARİHİ : 08.02.2016

Mahkemesi : . Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi : 15.10.2015

Dava, sigorta başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun Geçici 7/1’nci maddesi uyarınca, anılan Kanunun yürürlük tarihine kadar 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Kanunun Geçici 20’nci maddesine göre oluşturulan sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet sürelerinin tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirileceği ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanunun 79 ve 108’inci maddeleri olduğu kabul edilmelidir. 506 sayılı Kanunun 79’uncu maddesinin 10’ncu fıkrası(eski 8) hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen veya Kurumca tespit edilemeyen çalışmaların, sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesi amacıyla açılacak davaların, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde açılması gerekir. 506 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hak düşürücü süre 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunla on yıla çıkarılmış, ancak 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunla tekrar beş yıla indirilmiştir.
Söz konusu hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen çalışma bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.
Öte yandan; davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 108’inci maddesi sigortalılık süresini düzenlemekte olup, sigortalılık niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden de söz edilemez. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2’nci maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı madde gereğince çalışmaya başlaması ile edinilir. Bu maddelerde açıkça belirtildiği üzere,
sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur ve fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde dahi sigortalılık söz konusu olamaz. Bu kapsamda fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Çalışmayı kanıtlayacak olan belgeler, işe giriş bildirgesinin yanında, Kanunun 79’uncu maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde belirtilen dört aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenen işe giriş bildirgesi süresinde Kuruma verilmesi şartıyla, kişinin işe alındığını gösterir ise de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2011 gün ve 2011/ 10-527 E. 2011/552 K. numaralı ilamında da aynı ilkeler açıklanmıştır.
Somut olayda; davacının 15.02.1988 tarihinde işveren Ş…. Taah. Tic. ve San. Limited Şirketi’nde işe girdiğine ilişkin işe giriş bildirgesi bulunmaktadır. Ancak söz konusu işe giriş bildirgesinin hangi tarihte Kurum kayıtlarına intikal ettiği ve davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yıla ait serilerden olduğu anlaşılamamaktadır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin aslı davalı Kurumdan celbedilerek Kuruma intikal tarihi belirlenmeli; davacının sicil numarasının hangi yıl serilerinden olduğu hususları sorularak davacının davaya konu tarihte çalışmalarına ilişkin Kuruma herhangi bir bildirim bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılmalı; davacı tarafa Kuruma intikal eden bilgi ve belgelere ilişkin kanıtları sorulmalı; elde edilecek sonuca göre öncelikle hak düşürücü sürenin geçip geçmediği irdelenmeli; hak düşürücü sürenin geçmediğinin kabulü halinde, çalışmaların geçtiği işyerinden davacıya ilişkin işyeri kayıtları celbedilmeli; Kurumdan çalışmaların geçtiği iddia edilen işyerine ve komşu işyerlerine ilişkin dava konusu tarihte çalışmaları olan bordro tanıkları tespit edilip bilgi ve görgüleri alınmalı; davacının çalışmasının gerçek ve filii olup olmadığına ilişkin gerekli tüm araştırmalar yapıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.