YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/24241
KARAR NO : 2016/1293
KARAR TARİHİ : 08.02.2016
Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 27.02.2014
Dava rücûan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan Sigorta şirketi avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 16.02.2007 tarihli trafik kazasından doğan rücû tazminatı istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasa’nın 63 ve 2918 sayılı Kanundur.
1479 sayılı Kanunun 63. maddesi hükmüne göre “Sigorta Şirketleri” Bağ-Kur’un rücu hakkını haiz bulunduğu “diğer sorumlular” kapsamındadır.
Davacı Kurum’a, anılan madde ile tanınan rücû hakkı Kanundan doğan bağımsız bir rücû hakkı vasfında olup, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücû alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; Sigorta Şirketleri’nin 2918 sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktar, Kurumun rücû davasından önce sigortalı ya da hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; Sigorta Şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödediği miktar kadar sorumlu tutulmaması gerekir.
Sigorta Şirketi tarafından poliçeye dayalı olarak sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemenin; Bağ-Kur’a tanınan Kanundan doğan rücû hakkının sigortalı ya da hak sahiplerine tanınan haktan bağımsız olarak kullanılması, başka bir anlatımla halefiyet ilkesine dayanmaması nedeniyle 1479 sayılı Kanunun anılan maddesi kapsamındaki diğer tazmin sorumlularının tavan sınırlamasına tabi olmayan sadece sigortalı ya da hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin değeri ve buna uygulanan kusur payı ile sınırlı bulunan sorumluluklarında rücu alacağından düşülemeyeceği de açıktır.
Ayrıca, 2918 sayılı KTK’nun 98/1, 99/1 inci maddeleriyle Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları’nın B-2-b. maddesi uyarınca yazılı şekilde bir başvurunun varlığına karşın gerekli ödemenin yapılmaması halinde, davalı şirketin anılan düzenlemede öngörülen 8 işgünlük yasal sürenin sonunda temerrüde düşeceği, gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvurulması ya da hiç müracaatın bulunmaması halinde ise sigorta şirketinin temerrüdü söz konusu olmadığından, faiz başlangıcının icra takibine girişilmişse takip tarihi, dava açılmışsa dava tarihi olarak kabul edilmesi yasal gereği gözetilmeksizin, aylık onay ve cenaze gideri ödeme tarihlerinden itibaren faizle sorumluluğu yönünde hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir.
Mahkemece, sigorta şirketinin; meydana gelen trafik kazasında vefat eden sigortalının hak sahipleri tarafından açılan tazminat davası nedeniyle 31.01.2013 tarihinde yaptığını iddia ettiği ödeme üzerinde durulmalı, buna göre ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa kime ve poliçedeki hangi teminat yönünden ödeme yapıldığı, tarih ve miktarı dayanağı belgeler de getirtilerek, gerektiğinde sigorta şirketi kayıtları üzerinde inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi ve davadan önce temerrüdün oluşup oluşmadığının araştırılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde sigorta şirketinin sorumluluğuna karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı sigorta şirketi avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Bozma sonrası yapılacak yargılamada, hükmü temyiz etmeyen davalı yönünden Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmelidir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalılardan A.Ş.’ye iadesine, 08.02.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.