Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/23789 E. 2015/22905 K. 22.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/23789
KARAR NO : 2015/22905
KARAR TARİHİ : 22.12.2015

Mahkemesi : İstanbul Anadolu 21. İş Mahkemesi
Tarihi : 06.10.2015
No : 2013/404-2015/598

Dava, hak sahibi konumunda yer alan davacıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince kesilmesi yönündeki davalı SGK Başkanlığı işleminin iptali ile aylığın, kesilme tarihi itibariyle yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı kurum tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 25.04.2000 tarihinde kesinleşen davacıya, yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle, 01.09.2009 – 31.08.2010 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği ve söz konusu alacağın kurum tarafından tahsilinin talep edildiği işlemin iptalinin istendiği,16.03.2012 tarihinde davaya konu uyuşmazlık idari yargı alanına girdiğinden mahkemece davanın görevsizliği nedeni ile davanın reddine karar verildiği , ilgili kararın dairemizin …../….. Esas, ……/….. Karar ile 31.05.2012 tarihliilamı ile ,davanın esas yönünden incelemesine geçilerek tüm kanıtlar toplandıktan sonra yapılacak irdelemeyle elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerekirken , mahkemece yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile bozulmasına karar verilmiş,dairemiz kararına uyularak yeniden yapılan yargılama neticesinde ,mahkemece 06.10.2015 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davalı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, öncelikle, uyuşmazlık konusu dönemde boşanan eşlerin kayıtlı oldukları yerde görev yapmış/yapmakta olan, muhtar ve azaları ile resen tespit edilecek kişilerden, kanaat edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı , 29.04.2010 tarihli Sosyal Güvenlik Denetim Raporu’nda beyanları alınan kişilerin özellikle apartman yöneticisinin beyanlarının tekrar değerlendirilmesi ile davacının eski eşinin farklı bir adresinin olup olmadığının net olarak tespiti sağlanarak ayrıca Nüfus Kayıtları,Seçmen Bilgi Kayıtları ve Medula Sağlık Sistemi’nden sağlanacak kayıtlar ile kolluk araştırması sonucunda elde edilecek tüm belgelerin birlikte değerlendirilmeleri sonucu boşanma sonrası dönemde eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun var olup olmadığının tespiti sağlanarak hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.