YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/23444
KARAR NO : 2015/22145
KARAR TARİHİ : 14.12.2015
Mahkemesi : Antalya 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 01.10.2015
No : 2015/190-2015/395
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı Kurum tarafından 1996 – 1997 yılları arası dönemdeki sigorta prim borçlarının işveren olduğu anlaşılan davacıya tahsili amacıyla, 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takip kapsamında davacıya ödeme emri gönderilmesi üzerine, davacı, açtığı işbu dava ile; söz konusu ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiş; Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda “davanın 6183 sayılı Kanun’un 58’inci maddesinde öngörülen yedi günlük hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanun’un geçici 7’nci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan mülga 506 sayılı Kanun’un 80’inci maddesindeki 3917 sayılı Kanun’un 1’inci maddesi ile yapılan düzenleme ile Kurum alacaklarının takibinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda davanın yasal dayanağı 6183 sayılı Kanun’un 54 ve devamı maddeleridir.
Kamu alacağının tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun’un 55’inci maddesi uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Kanun’un 58’inci maddesi uyarınca “…7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir…”
Öncelikle belirtilmelidir ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2001 gün ve 21-201-297; 24.03.2004 gün ve 10-164-170; 02.11.2011 gün ve 21-571-680 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz için öngörülen yedi günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve bu nedenle re’sen nazara alınmalıdır.
6183 sayılı Kanun’un 58’inci maddesinde “vergi itiraz komisyonu”na itiraz edilebileceği öngörülmüş ise de; 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’la kurulan vergi mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle, itiraz komisyonlarının görevleri son bulduğundan, anılan 2576 sayılı Kanun’un 13 ve 15’inci maddeleri uyarınca, madde metninde geçen “itiraz komisyonu” terimi “vergi mahkemeleri”; “itiraz” terimi ise “dava” olarak anlaşılmalıdır. Söz konusu kamu alacağının Sosyal Güvenlik Kurumu alacağı olması durumunda ise; mülga 506 sayılı Kanun’un 80 ve 5510 sayılı Kanun’un 88’inci maddesinin Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un uygulanacağı ve bu uygulamadan doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesinde iş mahkemelerinin görevli olacağı yönündeki düzenlemesi gereği, “itiraz komisyonu” teriminin “İş Mahkemesi” olarak anlaşılması gerekeceği açıktır.
Öte yandan; hak arama özgürlüğü T.C. Anayasası’nın 40’ıncı maddesi uyarınca güvence altına alınmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsilinde ilgili mevzuatın vergi alacaklarının ve Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsil uygulamalarındaki farklılıklar nazara alınarak ilgiliye, işleme karşı başvurabileceği kanun yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi; bu kapsamda da alacağının tahsili amacıyla gönderilen ödeme emrinde 6183 sayılı Kanun’un 58’inci maddesi ile öngörülen itiraz hakkının kullanılabilmesi için yedi günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceğinin ihtaratını içerir şekilde düzenlenmesi gerekir.
Somut olayda; davalı Kurum tarafından prim alacaklarının tahsili amacıyla davacıya ödeme emrinin 16.03.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacının ise eldeki davayı 14.04.2015 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır. Ancak dava dosyasında ödeme emrinin ön yüzünün sureti bulunmakta olup, söz konusu yüzde davacının dava ve itiraz hakkına ilişkin bir ihtar yer almamaktadır. Üstelik davacının 18.03.2015 tarihli dilekçesinden bahseden ve iş mahkemelerine dava açması gerektiği ihtarını içeren 19.03.2015 tarihli Kurum cevap yazısı bulunmaktadır. Davacı süresinde Kuruma itiraz ettiğini ve itirazın reddi ve iş mahkemelerinin itiraz mercii olarak gösterilmesi üzerine süresinde eldeki davayı açtığını iddia ettiğinden ödeme emrinin arkalı önlü onaylı sureti, söz konusu davacı dilekçesi ve ilgili belgeler getirtilmelidir. Davaya konu ödeme emrinde itiraz yolunun açıkça gösterilip gösterilmediği tespit edilerek, gösterilmediği anlaşılırsa davacıya açıkça iş mahkemelerine dava açılabileceği ihtarında bulunulmayıp, aksine sadece vergi itiraz komisyonundan bahseden 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı ihtarında bulunulmasının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün ve 21-571-680 sayılı kararında belirtildiği üzere davacının hak arama özgürlüğünün zedelendiğinin ve Kuruma ödeme emrinin tebliğinin ardından yaptığı başvurunun hatalı mercie (görevli olmayan yere) yapılan başvuru olarak kabulünün gerekeceği nazara alınmalıdır. Söz konusu başvurunun ardından verilen cevabın tebliğ tarihi de belirlenerek, bu defa davacının Kuruma itirazı üzerine verilen söz konusu cevabın tebliğinin ardından süresinde eldeki davayı açıp açmadığı tespit edilmeli; deliller hep birlikte değerlendirilerek hak düşürücü sürenin geçip geçmediği şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya iadesine, 14.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.