Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/23284 E. 2016/1421 K. 09.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/23284
KARAR NO : 2016/1421
KARAR TARİHİ : 09.02.2016

Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 31.12.2013

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava; 09.7.2008 tarihli iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahibine bağlanan gelir nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
506 sayılı Yasanın 92. maddesi, “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir.” düzenlemesini içermektedir.
Kurumun, sigortalı veya haksahiplerine bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi; bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda; Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönü de, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
Dava konusu edilen gelirin, 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirildiğinin anlaşılması halinde; davalıların tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının; gelirin başladığı tarih itibariyle 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirilmiş hali üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fark fiili ödeme miktarının da eklenmesi suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas 2006/106 Karar sayılı 26. maddeye dair iptal kararıyla ise, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, kurumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; şayet, ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödemenin kusur karşılığından düşük ise o takdirde, ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesi; aksine, fiili ödeme miktarı, ilk peşin değerden düşük ise o takdirde de, fiili ödeme miktarının esas alınması dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, tek hak sahibi Medine’nin, 23.02.2015 tarihinde evlenerek gelirden çıktığının anlaşılması karşısında Mahkemece yapılacak iş, 92. madde kapsamında belirlenen gelirin ilk peşin sermaye değeri ile fiili ödemeyi karşılaştırmak, hangisi düşük ise onun kusur karşılığını esas almaktır.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekilinin bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 09.02.2016 günü oybirliği ile karar verildi.