Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/21784 E. 2015/21023 K. 01.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/21784
KARAR NO : 2015/21023
KARAR TARİHİ : 01.12.2015

Mahkemesi : İskenderun 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 04.12.2014
No : 2008/437-2014/412

Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Aracılık (taşeronluk) 506 sayılı Yasa’nın 87. maddesinde düzenlenmiş olup; asıl işverenin varlığı, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü üstlenmesi, asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırması unsurlarını içermektedir. Asıl işverenle aracı arasındaki ilişkide taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanılması olanaklı ise de, hiç bir şekilde hizmet akdi unsurları bulunmamalıdır. Aracı kavramının belirleyici özelliği, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alınması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırılmasıdır. Asıl işveren, Sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişi olup, asıl – alt işveren ilişkisi için işyerinde asıl iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması gerekmektedir. Sigortalı çalıştırmayan, “işveren” sıfatını kazanamayacağından, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve teselsül hükümlerine göre sorumluluk söz konusu olmayacaktır. İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise, işi alan kimse aracı değil, bağımsız işverendir. Şu halde işin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, alt işverenlik ve dolayısıyla da dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi, bölerek ve ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi ihale makamı sıfatıyla o işten el çekmekle asıl işveren niteliği taşımadığından alt – asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır. Değinmek gerekirse, burada önemli olan yön “devir” olgusudur.
Devirden amaçlanan ise, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik olarak işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devri olmalıdır. Bu açıdan, alınan işin, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi veya yardımcı işler kapsamında bulunması, diğer bir anlatımla, bir işverene ait işyerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda “aracıdan” söz edilebilecektir. Bu noktada belirleyici yön, yapılan işin, diğerinin bütünleyicisi, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi durumunda aracıdan söz etme olanağı kalmayacak ve ortada iki bağımsız işveren bulunduğunun kabulü gerekli olacaktır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.05.2004 gün ve …/…-… Esas, …/… Karar sayılı, 20.12.2006 gün ve …/…-… Esas, …/… Karar sayılı, 12.12.2007 gün ve …/…-…Esas, …/… Karar sayılı, 10.11.2010 gün ve …/…-… Esas, …/… Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir
Mahkemece, beş ayrı heyetten kusur raporu alındıktan sonra, en son raporu düzenleyen bilirkişilerden alınan ek rapor ile hak sahiplerinin açtığı tazminat davasında alınan 3. kusur raporunun birbirini teyit ettiği kabul edilmiş ve ek rapora göre davalı A.Ş. ile M.. Y.. arasında asıl işveren-taşeron ilişkisi bulunduğu kabul edilmişse de; tazminat davasında alınan ilk iki kusur raporunda A.Ş.’nin istisna akdi kapsamında anahtar teslimi sözleşme ile işi verdiği ve asıl işveren sıfatının olmadığının kabul edilmiş olması ve tazminat davasında hangi raporun esas alındığının belirlenmemiş olması karşısında, asıl-işveren taşeron ilişkisinin bulunup bulunmadığı konusunda oluşan çelişkinin giderilmeden karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Bu bakımdan,tazminat dosyasının akıbeti de araştırılarak, yukarıda açıklandığı üzere asıl işveren-taşeron ilişkisi olup olmadığı konusunda; iş kazasının meydana geldiği konuda ve işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında uzman bilirkişilerden tarafların sıfat ve kusur durumlarını irdeleyen kusur raporu alınması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz kusur raporuna dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O hâlde, davacı ve davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalılara iadesine, 01.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.