Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/20375 E. 2018/484 K. 25.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/20375
KARAR NO : 2018/484
KARAR TARİHİ : 25.01.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, 04.08.1993 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile yatırılan ancak davalının hesabına aktarılan primlerin kendisine ait olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
03.10.2000 tarihinde Kuruma intikal eden Bağ-Kur giriş bildirgesine istinaden 04.08.1993 tarihinden itibaren devam eden… Turizm ve Ticaret A.Ş. ortaklığı nedeniyle 04.08.1993 tarihinden itibaren bağkur tescilinin yapıldığı, daha sonra Kurumca 04.10.2000 tarihinden önce tescili bulunmadığı gerekçesiyle başlangıcının 04.10.2000 tarihine çekildiği, aynı zamanda davalının sigorta föyünde görülen 30.06.1997,31.07.1997, 01.09.1997, 30.09.1997, 31.10.1997, 01.02.1998, 01.03.1998, 01.03.1999, 01.04.1999, 01.12.1999 tarihli primlerin kendisine ait olduğu yönünde davalı Kuruma başvurusunun reddi üzerine tespit talepli eldeki davanın açıldığı, Mahkemece, davacının 03.10.2000 tarihinde bağkura müracat ettiği, 04.08.1993 tarihli başlangıcının iptal edilerek 04.10.2000 tarihi olarak tescil edilmesinin yerinde olmadığı, davacıya ait iken sehven davalıya yatırılan prim bulunmadığı, 04.08.1993-06.06.2013 tarihleri arası bağkur sigortalı olduğu ve prim borcu olmadığı gerekçesiyle davalı Kurum yönünden kabulüne, dahili davalı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve
506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddeleridir.
1- 04.08.1993-04.10.2000 dönemi yönünden;
1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler de yer almaktadır. Bunlardan ilki, “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek-Geçici 13. madde hükmünde, tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Kanunun tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüş, aynı şekilde 1479 sayılı Yasa’ya 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. maddesinde; bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982 – 04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
4956 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 02/08/2003 tarihine kadar tescilleri, prim ödemeleri veya tescil başvuruları yoksa aynı tarihten sonra sadece aynı yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. maddeye göre vergide kayıtlı olan süreleri için borçlanma haklarını kullanarak sigortalılık süresi elde edebilirler. Geçmişe yönelik hizmetlerini tespit ettiremezler. 02/08/2003 tarihinden önceki tarihte Kuruma tescil edilmiş, giriş bildirgesi vermiş veya bir şekilde kendi adına tescil isteği yerine geçecek şekilde prim ödemiş olan ve 1479 sayılı Yasa kapsamında kendi adına veya hesabına bağımsız çalışanlar, 20/04/1982 tarihinden itibaren vergi kaydına dayalı olarak, 22/03/1985 tarihinden itibaren de vergi, esnaf sicili veya meslek kuruluşu kayıtlarına dayalı olarak sigortalılıklarının tespitini isteyebilirler.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetildiğinde; 03.10.2000 tarihinde bağkura giriş bildirgesi olan ve 04.08.1993 tarihinden beri devam eden şirket ortaklığı nedeniyle 04.08.1993 – 04.10.2000 dönemi yönünden mahkemenin kabul kararı isabetli ise de; talep konusu dönem yönünden 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesi dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken Mahkemece, hükmün gerekçe kısmında ek geçici 13. maddesi kapsamında değerlendirme yapılması hatalı olup bozma nedenidir.
2- 04.10.2000 – 06.06.2013 dönemi yönünden;
Hukuki yarar, davanın konusuna ilişkin dava şartlarından olup, davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Davada davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı mahkemece re’sen araştırılacak hususlardandır.
Davalı Kurum tarafından 04.10.2000 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul ettiği ve davacının bu sürelere yönelik talebinde hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek karar verilmesi gerekirken bu dönem yönünden hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
3-Ayrıca kabulü göre; 04.08.1993 – 06.06.2013 dönemi yönünden ödenen primlerin prim borcunu karşılayıp karşılamadığı (davalı adına yatırıldığını iddia ettiği primler hariç) davalı Kurumdan sorulup araştırılmadan, bu sürelere ilişkin primlerini ödemiş olduğunun tespiti yönünde yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.