Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/20362 E. 2015/20163 K. 23.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/20362
KARAR NO : 2015/20163
KARAR TARİHİ : 23.11.2015

Mahkemesi : Ankara 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 10.06.2015
No : 2012/1250-2015/711

Dava, hizmet tespiti ve prime esas kazancın tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.2010 tarih, 2010/71 Esas, 2010/87 Karar sayılı ilamında benimsendiği üzere; vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğmuş olur.
Bu Kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Belirtilmelidir ki, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usulü kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Kazanılmış haklar, Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ki, bu kabul edilemez.
Mahkemece, yapılan ilk yargılama sonunda; davacının davalı şirkete ait işyerinde 15.11.2003-24.09.2008 tarihleri arasında hizmet akdiyle ve asgari ücretin 5,4 katı günlük ücretle her ay 7 gün olmak üzere çalıştığının tespitine, 12.01.2008-20.09.2008 tarihleri arasında Kuruma bildirilen günlerin infaz sırasında dikkate alınmasına dair verilen kararın davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce, ücrete ilişkin mevcut deliller hüküm kurmaya yeterli bulunmadığından, sigorta primine esas kazaç tutarı konusunda araştırma yapılmasına yönelik bozulmuştur.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, Mahkemece, ilk kararı temyiz etmeyen davacı yönünden, davalılar yararına oluşan usuli kazanılmış hak olgusu ile uyuşmazlık konusu edilen tüm dönem yönünden sigorta primine esas kazanç tutarının tespiti gerektiği gözetilerek, dosya kapsamına göre, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde ücrete ilişkin belirlemeler, Kuruma bildirilen dönemlerde esas alınan prime esas kazanç, ücrete ilişkin sunulan belge ve kredi alınmasına dair belgeler, araç alım-satımına ilişkin fatura ile dinlenen tüm tanık beyanları birlikte değerlendirilmesi sonucu, davacının, 15.11.2003-24.09.2008 tarihleri arasında her ay 7 gün hizmet akdiyle ve asgari ücretin 5,4 katı günlük ücretle çalıştığı göz önüne alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre de, hüküm fıkrasında sigortalılık süresinin tespitinde 15.11.2003 yerine maddi yazım hatası sonucu, 15.01.2003 tarihinin yazılması, infazda tereddüt oluşturacak biçimde yargılama giderlerinin “davalıdan” alınmasına karar verilmesi, isabetsiz bulunmuştur.
O halde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya ve davalı şirkete iadesine, 23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.