Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/20138 E. 2015/20613 K. 26.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/20138
KARAR NO : 2015/20613
KARAR TARİHİ : 26.11.2015

Mahkemesi : Bakırköy 16. İş Mahkemesi
Tarihi : 02.07.2015
No : 2013/390-2015/255

Dava, malûllük aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Her ne kadar bir ara kararı olsa da; Mahkemece, Yargıtay’ın bozma ilâmına uyulması durumunda, bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar ve Mahkeme bu kararından dönemeyeceği gibi bozma ilâmı doğrultusunda işlem yapmak zorundadır. 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usûlî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta ise de, bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usûl işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Nitekim; Hukuk Genel Kurulu’nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.02.1990 gün 10-117; 07.10.1990 gün 439-562; 19.02.1992 gün 635-82; 23.02.1994 gün 936-94; 03.03.2010 gün ve 2010/12-81-118; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 Esas 2006/573 Karar; 15.10.2008 gün ve 2008/19-624 Esas 2008/632 Karar ile 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 Esas 2010/87 Karar sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Uyulan bozma ilâmında belirtildiği üzere; 5510 sayılı Kanunun 25’inci maddesine göre, “…Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır.” Hastanelerin sağlık raporları arasında çelişki bulunması durumunda, bu çelişkinin, 5510 sayılı Kanunun 95’inci maddesinde belirtilen prosedüre uyularak, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan, itiraz halinde ise Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla giderilmesi gereklidir. Ancak Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan verilecek rapor ile Adlî Tıp Kurumu’ndan alınacak rapor arasında çelişki mevcut olması halinde; Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/10-390 Esas ve 2010/448 Karar sayılı ilamında benimsendiği üzere; 2659 sayılı Adli Tıp Kanununun Adli Tıp Genel Kurulunun Görevleri başlıklı 15. maddesinin “f” fıkrası; “Adli Tıp Genel Kurulu, …Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri, konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceler ve kesin karara bağlar.” hükmü uyarınca Adli Tıp Genel Kurulu’ndan rapor alınmalıdır.
Somut olayda; Mahkemece, davacıya malullük aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiş ise de; Yüksek Sağlık Kurulu kararı ile Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporu arasındaki açık çelişki 5510 sayılı Kanunun 95’inci maddesinde belirtilen prosedür uyarınca giderilmeden ve dolayısıyla uyulan bozma ilamının gereği yerine getirilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Öte yandan; davanın yasal dayanaklarından olan 5510 sayılı Kanunun 27’nci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca; 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamındaki sigortalıların aynı Kanunun 25’inci maddesi uyarınca malul olduklarının tespiti ve sigortalılığa ilişkin diğer şartların varlığı halinde malullük aylığı; malûl sayılmasına esas tutulan rapor tarihi yazılı istek tarihinden önce ise yazılı istek tarihini, malûl sayılmasına esas tutulan rapor tarihi yazılı istek tarihinden sonra ise rapor tarihini takip eden aybaşından itibaren bağlanmaktadır. Alınacak raporlar sonucunda davacının malul olduğu belirlenirse, tespit edilecek maluliyet başlangıcı, tahsis talep tarihinden önce ise tahsis talep tarihini, tahsis talep tarihinden sonra ise rapor tarihini takip eden aybaşından itibaren malullük aylığı bağlanmasına karar verilmesi gereği bozma sonrasında yapılan yargılamada nazara alınmalıdır.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.