Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/1993 E. 2015/18942 K. 09.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1993
KARAR NO : 2015/18942
KARAR TARİHİ : 09.11.2015

Mahkemesi : Elazığ İş Mahkemesi
Tarihi : 28.11.2014
No : 2013/657-2014/1140

Dava, malullük aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ….. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-01.09.1995 tarihinden itibaren sigortalılığı bulunan davacının, Kurumdan malullük aylığı talebinde bulunduğu, Kurumca, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce çalışma gücünün % 60’ını kaybettiği gerekçesi ile talebinin ret edildiği, Kurumun ret kararı üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmakla, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 25 ve devamı maddeleridir.
Anılan Kanunun 25. maddesinin 1. fıkrasının “Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır.” hükmü ile sigortalıların hangi hallerde malul sayılacağı belirlenmiş, 2. Fıkrada ise “Ancak, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün % 60’ını veya vazifesini yapamayacak derecede meslekte kazanma gücünü kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilirse, sigortalı bu hastalık veya özrü sebebiyle malûllük aylığından yararlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
26. maddenin “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a)25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./14.mad) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c)Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü ile de malul sayılan sigortalıların malullük aylığından yararlanabilmeleri için gereken şartlar düzenlenmiştir.
Hastanelerin sağlık raporları arasında çelişki bulunması durumunda, bu çelişkinin, 95. maddede belirtilen prosedüre uyularak, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan, itiraz halinde ise Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla giderilmesi gereklidir. Ancak Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan verilecek rapor ile Adlî Tıp Kurumu’ndan alınacak rapor arasında çelişki mevcut olması halinde Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınmalıdır.
Somut olayda; mahkemece, davacının çalışma gücünün % 60’ını kaybettiği gerekçesi ile hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacının anılan yasal düzenleme çerçevesinde, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızasının bulunup bulunmadığı hakkındadır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Yukarıda geçen 25. Maddenin 2. Fıkrasındaki yasal düzenleme karşısında, davacının işe başladığı tarihte maluliyetini gerektirir derecede rahatsız olduğunun, tereddüde yer vermeyecek şekilde tespiti zorunludur.
Mahkemece yapılacak iş, öncelikle, Kurumdan davacının tüm tahsis taleplerini içerir sicil dosyası celp edilmeli, sonrasında, tüm tedavi evrakının davacıdan ve ilgili kurumlardan sorularak temini ile, 5510 sayılı Yasanın 95. maddesinde öngörülen prosedür çerçevesinde, öncelikle Yüksek Sağlık Kurulundan davacının işe başladığı tarihte maluliyetini gerektirir derecede rahatsız olup olmadığı hususunda rapor alınmalı, anılan raporun Kurum yönünden bağlayıcı olduğu gözetilmeli, davacının Yüksek Sağlık Kurulu raporuna itiraz etmesi halinde Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden davacının işe başladığı tarihte maluliyetini gerektirir derecede rahatsız olup olmadığı hususunda rapor alınmalı, Yüksek Sağlık Kurulunun raporu ile anılan rapor arasında çelişki bulunması halinde, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan iki rapor arasındaki çelişkileri giderecek şekilde rapor alınarak, davacının işe başladığı tarihte maluliyetini gerektirir derecede rahatsız olup olmadığı hususu tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüş olup, anılan hükme aykırı olarak, davacının dava dilekçesinde açıkça malullük aylığı tahsisini de istediği göz önünde bulundurularak, bu talep yönünden aleyhe veya lehe bir hüküm kurulmaması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.