Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/19099 E. 2015/20495 K. 24.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/19099
KARAR NO : 2015/20495
KARAR TARİHİ : 24.11.2015

Mahkemesi : Zonguldak 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 05.05.2015
No : 2012/583-2015/449

Dava, hak sahibi konumunda yer alan davacıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince kesilmesi yönündeki davalı K… işleminin iptali ile aylığın, kesilme tarihi itibarıyla yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti, birleşen dava ise yersiz ödenen aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçeler ile asıl davanın reddine ve birleşen dava için davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı/birleşen dosya davalısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 08.11.2002 tarihinde kesinleşen davacıya, yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle 01.11.2008 – 30.09.2011 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirilmesi ve davalı/birleşen dosya davacısı kurum tarafından yetim aylığının kesilmesi ile ilgili alacağın tahsili için Zonguldak 1. İcra Müdürlüğü’nün ……/…. Esas sayılı takibi ile davacı/birleşen dosya davalısı adına icra takibi başlatılması neticesinde davacı/birleşen dosya davalısının söz konusu kurum işleminin iptali isteminde bulunduğu ve yine farklı bir esas ile davalı/karşı davacı kurumun da aynı alacak için ilgili icra takibine yönelik davacı/birleşen dosya davalısının borca itiraz ettiği gerekçesi ile söz konusu borcun davacı/birleşen dosya davalısından tahsili isteminde bulunduğu; mahkemece her iki dosyayı birleştirmesi neticesinde asıl davanın reddine,birleşen davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve …../… Esas – …../…. Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davalı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlükleri’nden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, öncelikle, uyuşmazlık konusu dönemde boşanan eşlerin kayıtlı oldukları yerde görev yapmış/yapmakta olan, muhtar ve azaları ile resen tespit edilecek kişiler ile sosyal güvenlik denetim raporundaki kişilerin kanaat edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı,davacı/birleşen dosya davalısının eski eşinin boşanma sonrası davacı/birleşen dosya davalısına ,herhangi bir para havalesi yapmak sureti ile destek olup olmadığının bankalara yazılacak müzekkereler ile tespitinin sağlanması, ilgili tüm belgelerin birlikte değerlendirilmeleri sonucu boşanma sonrası dönemde eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun var olup olmadığının değerlendirilmesi ile hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı/birleşen dosya davalısının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davacı G.. Ö..’ya iadesine, 24.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.