Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/18650 E. 2015/20933 K. 30.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18650
KARAR NO : 2015/20933
KARAR TARİHİ : 30.11.2015

Mahkemesi : İskenderun 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 09.04.2015
No : 2014/575-2015/158

Dava, haczin kaldırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada, ilâmında belirtilen gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, davacının dava dilekçesinde usulsüz şekilde evine haciz konulduğunu ve haczin kaldırılmasını istemekle beraber zamanaşımı nedeniyle kuruma karşı borçlu olmadığının tespitini de istediği fakat davacı adına düzenlenip de takibe geçildiği, usulüne uygun bir tebligattan sonra haciz konulduğu belirtilen bir ödeme emri bulunup bulunmadığının araştırılmadığı ve davacının ortağı olduğu şirketin kuruma çeşitli tarihlerde yapılandırma talepleri bulunduğu dikkate alındığında, hangi ödeme emri veya emirlerinin zamanaşımına uğradığını belirtmediği gibi, hangi ödeme emri nedeniyle konulan haczin kaldırılmasını istediği de belli olmadığı anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. Bu bağlamda, borçtan dolayı cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının “ödeme emri” nin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan ve icra takibi kesinleştirilmeden haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır.
Eldeki davada ise, mahkemece HMK’nun 31’inci maddesi kapsamında davacının isticvabı ile talebinin net olarak açıklattırılması, bu kapsamda talebinin ödeme emrinin iptali ve/veya haczin kaldırılması istemine ilişkin olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre yukarıda açıklanan şekilde araştırma ve irdeleme yapılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olduğu gibi, mahkemece verilen kararda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde “…gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmüne aykırı olacak şekilde talep olmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup,bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular üzerinde durulmadan infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı kurum avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalıya iadesine, 30.11.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.