Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/18081 E. 2015/22235 K. 15.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18081
KARAR NO : 2015/22235
KARAR TARİHİ : 15.12.2015

Mahkemesi : Eskişehir 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 04.06.2015
No : 2013/64-2015/313

Dava, davacının, iadesi talep edilen geçici işgöremezlik ödenekleri hakkında borçlu olmadığının tespiti, birleşen dava ise aynı geçici işgöremezlik ödeneklerinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişindir.
Mahkemece, bozma üzerine, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 11/02/2015 tarihli raporunda; davacı adına düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin tetkik edilmesi sonucunda istirahat raporlarının sürelerinin konulan tanıya göre ilgili hekimin takdirinde olduğu, kişinin aldığı raporlarda belirtilen tromboflebit ve posttromboflebit tanılarının klinik bulgularla konulmuş olduğu, tromboflebit klinik bulgu vermemekle birlikte tanının dublex sonografi gibi yöntemlerle desteklenmesi gerektiği, her ne kadar daha sonrasında Üniversite Hastanesi’nde yapılan dublex sonografide derin venlerde minimal reflü dışında bir patoloji saptanmamış ise de raporların verildiği tarihlerde yapılmış tetkik olmadığından kişide raporların alındığı tarihlerde tromboflebit olup olmadığının bilinemeyeceği, tanının uygun olması durumunda raporlarda verilen istirahat süresinin uygun olduğunun ifade edildiği, mahkemece bu rapora dayanılarak, davacıya ödenen geçici işgöremezlik ödeneğinin yersiz olduğunun kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de;
Belirtilen raporda, klinik bulgularla konulan tanının aslında klinik bulgu vermediği ve başka yöntemlerle desteklenmesi gerektiği, rapor tarihde ise bu yönde bir tetkik yapılmadığı belirtildiğinden, “tanının uygun olması durumunda ” şeklindeki şarta bağlı önerme ile varılan “istirahat süresinin uygun olduğu” sonucu karşısında, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar gözetildiğinde, mahkemece yapılacak iş, kamu kurumunu dolandırmak, sahte resmi belgeyi kullanmak suçları nedeniyle yargılanması için davacının da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında ceza davası açıldığı anlaşılmakla, ceza davası sonucu beklenmeli, işbu davaya ve birleşen davaya konu Kurumca çıkarılan borçların sebebine ilişkin kesinleşmiş maddi olgular gözetilerek sonuca varmaktır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda inceleme yapmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.