Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/17236 E. 2015/17963 K. 27.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/17236
KARAR NO : 2015/17963
KARAR TARİHİ : 27.10.2015

Mahkemesi : İzmir 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 06.05.2015
No : 2014/652-2015/202

Kurum işleminin iptali ve menfi tespit davası ve birleşen davanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bozma ilamına uyulduktan sonra yapılan yargılaması sonunda; davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesini tarafların avukatlarının istemesi ve davacı avukatının duruşma talep etmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27.10.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davacı adına Av. A.. D.. ile davalı Kurum adına Av. G… B… geldiler. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunanların açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde, Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve temyiz nedenlerine göre davalının avukatının tüm, davacının avukatının sair temyiz itirazlarının REDDİNE;
2-) 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir Mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması sonunda; Mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar. Bu hukuki aşama “usuli kazanılmış hak” olarak adlandırılır. Bu hukuki müessese Mahkemeye; hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar ve istenilenler kapsamında işlem yapmak ve hüküm kurma zorunluluğunu getirir.
Uzun yıllardan beri Yargıtay’ın kökleşmiş, sapma göstermeyen uygulamaları ve öğretide benimsenen usuli kazanılmış hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı vazgeçilmez ana temellerinden biridir.
Bu hukuki kuralın ancak iki istisnası bulunmaktadır. Bunlardan biri, Mahkemece, Yargıtay bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte olan davaya uygulama imkanı olan yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması; diğeri de, 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirlendiği üzere, hükmüne uyulan bozma kararından sonra görevle ilgili yeni bir yasal düzenlemenin getirilmiş olmasıdır. Olayda; bozma kararına uyulmakla, meydana gelen usuli kazanılmış hakkın sonuç doğurmayacağı haller de söz konusu değildir.
Bu çerçevede, bozma ilamında “davanın kısmen kabul edilmiş olması dikkate alındığında, kabul edilen miktar üzerinden davacı yararına vekalet ücretine … hükmedilmesinin yasal bir zorunluluk olduğu” bozma nedeni yapılmasına karşın, kabul edilen miktar üzerinden karar tarihi itibariyle geçerli tarife uyarınca nispi avukatlık ücretine karar verilmesi gerekirken, HMK’nın 297. maddesine de aykırı olarak infazda tereddüt yaratacak şekilde (davacı lehine olan avukatlık ücretinin maddi yazım hatası sonucu davacıdan alınarak davalıya verilmesine) maktu avukatlık ücretine karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Hükümdeki “Davacı yararına yürürlükte bulunan Av ücret tarifesine göre 1.500 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,” ibaresindeki “1.500” ve “davacıdan alınıp davalıya” ibareleri silinerek yerlerine sırasıyla “35.102,35” rakamları ve “davalıdan alınarak davacıya” ibaresi yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, 27.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.