Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/16668 E. 2015/18470 K. 03.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16668
KARAR NO : 2015/18470
KARAR TARİHİ : 03.11.2015

Mahkemesi : İzmir 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 30.04.2015
No : 2014/602-2015/249

Dava, eşinden boşanmasına rağmen fiilen birlikte yaşamayı sürdüren davalıya yersiz olarak ödenen ölüm aylıkları ile tedavi giderlerinin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtildiği üzere davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … .. … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 01.03.2005 tarihinde kesinleşen davacıya, yaşamını yitiren ve 506 sayılı Kanunun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm (yetim) aylığının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davacı kurumca 22.10.2008 tarihi itibarıyla kesilerek, 22.10.2008-21.11.2011 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar ve tedavi giderleri yönünden borç tahakkuk ettirildiği, anılan borcun tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itiraz üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
1)Davacı kurum tarafından, yersiz olarak yapılan sağlık giderlerinin tahsili talebi yönünden yapılan incelemede;
5510 sayılı Kanunun genel sağlık sigortalısı sayılanların düzenlendiği 60. maddesinde,
“İkametgahı Türkiye’de olan kişilerden;
a) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
1) (a) ve (c) bentleri gereğince sigortalı sayılan kişiler,
2) (b) bendi gereğince sigortalı sayılan kişiler,
b) İsteğe bağlı sigortalı olan kişiler,
c) Yukarıdaki (a) ve (b) bentlerine göre sigortalı sayılmayanlardan;
1) Harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar,
g) Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağlık sigortalısı sayılır.
6 ncı maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (f), (g), (h), (ı) ve (k) bentlerinde sayılanların öncelikle, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olup olmadığına bakılır. Genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi ise tescili yapılmaz. Aksi takdirde birinci fıkra hükümlerinden durumuna uyan bende göre genel sağlık sigortalısı sayılır. Birinci fıkranın (f) bendi kapsamında gelir alması nedeniyle genel sağlık sigortalısı sayılanlar, aynı zamanda diğer bentler gereği de genel sağlık sigortalısı sayılması halinde (f) bendi dışındaki bentler kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.
Bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile 80 inci maddede belirtilen aile; aynı hane içerisinde yaşayan eş, evli olmayan çocuk, büyük ana ve büyük babadan oluşur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Ayrıca, 19.01.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Yasanın 12. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen Geçici 45. maddenin “Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31.01.2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.” düzenlemesi de mevcuttur.
Mahkemece, yersiz olarak ödenen sağlık giderleri yönünden, davalının 5510 sayılı Kanunun 60. maddesi ilgili bentleri gereğince genel sağlık sigortalısı sayılıp sayılmayacağı da araştırılarak ve adı geçen Kanunun Geçici 45. maddesi de gözetilmek suretiyle elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
2)Davacı Kurum tarafından, davalıya yersiz olarak ödenen aylıkların tahsili talebi yönünden ise mahkemece yine davalının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşamadığından bahisle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin 2. fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir.
Eldeki davada, davalı ve eşinin 01.03.2005 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, 03.10.2011 tarihinde ise davalı ve boşandığı eşinin yeniden evlendikleri, Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğu görevlilerince hazırlanan 03.01.2012 tarihli ve 2012/07 sayılı rapor kapsamında dinlenen davalının komşusu N.. B..’un imzalı beyanı, davalının boşandıkları süreyi kapsayan 2004 ila 2009 yılları arasında ikamet ettikleri evin sahibi F. Ç.’ın gelini S.. D..’in imzalı beyanı ile davalının oğlu M. U.’ın F.Ç.’ın evinde babası ve kardeşleri ile kiracı olarak oturdukları, babanın beyanının aksine annesi davalının bu süreçte yanlarında kalmadığı yönündeki beyanına karşılık boşanılan eşin aynı konuta ilişkin olarak davalı eşinin bir yıl yanlarında kaldığını ve bu evde boşandıklarını, davalı eşinin sık sık yanlarına gelip gittiğini içerir beyanı ile yine davalı eşin, boşandıktan sonra eş ve çocuklarının ikamet ettiği F. Ç.’ın maliki olduğu eve sabah akşam gittiğine ilişkin imzalı beyanları ile Narlıdere İlçe Emniyet Müdürlüğünce mahkemenin talebine istinaden tanzim edilen, 2008 yılı ve sonrasında davalı ve eşinin birlikte ikamet ettiklerini muhtar ve ikamet edilen apartman içerisinde yapılan araştırma ile tespit ettiklerine ilişkin 17.02.2015 tarihli tutanak birlikte dikkate alındığında, davacı Kurum tarafından tanzim edilen raporun aksinin ispat edilemediği, davalı ile boşandığı eşinin boşandıktan sonra yeniden evlendikleri 03.10.2011 tarihine kadar, halen fiili olarak birlikte yaşadıkları anlaşılmıştır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03.11.2015 gününde karar verildi