Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/15656 E. 2015/16192 K. 08.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15656
KARAR NO : 2015/16192
KARAR TARİHİ : 08.10.2015

Mahkemesi : İstanbul 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 01.11.2012
No : 2008/447-2012/890

Dava, hizmet ve sigorta primine esas kazanç (ücret) tutarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı vekili ile davalı ….. Elektrik Ltd. Şti vekilinin tüm, davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalı T.. A..’ye aleyhine verilen hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Davalı işverenlere ait işyerinde 01.03.2000-30.06.2004 ve 07.09.2004-27.03.2007 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur.
Eldeki davada, Mahkemece hizmet tespiti istemi yönünden isabetli olarak davacının 22.08.2007-15.04.2001-30.06.2004 ve 07.09.2004-27.03.2007 tarihleri arasında toplam 695 gün süre ile çalıştığı belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davalı Teknosa..AŞ yönünden verilen karar dosyadaki delillere göre, husumet yönünden isabetli bulunmamıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79’uncu maddesinin onuncu fıkrasıdır. Bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan, özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Davaya konu uyuşmazlık, Kurum dışındaki davalılar arasındaki ilişkinin türü ve niteliği ile davacının, davalı ….. Aş.’nin sprumlu tutulabileceği şekilde bir çalışmasının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
506 sayılı Kanunun “İşveren ve işveren vekilinin tarifi” başlığını taşıyan 4’üncü maddesinde; işveren, bu Kanunun uygulanmasında 2’nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlanmış, “Üçüncü kişinin aracılığı” başlıklı 87’nci maddesinde de; bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı deneceği belirtilerek, sigortalıların üçüncü kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu Kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olduğu açıklanmıştır. Maddede “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi; sözleşmelerde, mevzuatta, öğretide, yargı kararlarında, alt işveren veya taşeron gibi adlarla da anılmaktadır. Anlaşılacağı üzere kanun koyucu tarafından yapılan bu düzenlemeyle asıl işveren, anılan Kanun bakımından söz konusu çalışma ilişkisi çerçevesinde, alt işverence çalıştırılan sigortalılara karşı olan tüm ödevlerinden sorumlu tutulmuş, böylelikle gerek sigortalıların, gerekse sigortalılara verilecek sosyal güvenlik haklarını uygulayan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın hak ve alacakları güvence altına alınmıştır. 506 sayılı Kanun hükümlerine göre açılan davalarda doğrudan uygulama olanağı bulunmamasına karşın vurgulanmalıdır ki; 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2’nci maddesinde, bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren deneceği belirtilmiş, “asıl işveren – alt işveren ilişkisi”, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki olarak tanımlanarak, bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumlu olduğu bildirilmiş, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 12’nci maddesinin son fıkrasında da; asıl işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişi olarak tarif edilmiştir.
Aracılık; asıl işverenin varlığı, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesi, asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırması unsurlarını içermektedir. Asıl işverenle aracı arasındaki ilişkide taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanılması olanaklı ise de, hiç bir şekilde hizmet akdi unsurları bulunmamalıdır. Aracı kavramının belirleyici özelliği, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alınması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırılmasıdır. Asıl işveren, sözü edilen 4’üncü madde anlamında sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişi olup, asıl – alt işveren ilişkisi için işyerinde asıl iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması gerekmektedir. Sigortalı çalıştırmayan, “işveren” sıfatını kazanamayacağından, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve 87’nci madde kapsamında teselsül hükümlerine göre sorumluluk söz konusu olmayacaktır. İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise, işi alan kimse aracı değil, bağımsız işverendir. Şu halde işin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, alt işverenlik ve dolayısıyla da dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi, bölerek ve ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi ihale makamı sıfatıyla o işten el çekmekle asıl işveren niteliği taşımadığından alt – asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır.
Eldeki dava bakımından ise, davalı …. AŞ. ile davalı …. Elektrik Ltd. Şti arasında Tek Elden Satım Sözleşmesi ile taraflar arasında satıcı …. Aş’den klima, kombi ve bunların aksesuar ve ekipmanlarının alıcı …. Elektrik Ltd. Şti’ne sağlanması, bu şirketin de tüketiciye bu ürünleri satması konusunda anlaşma yapıldığı belirgindir. Dosya kapsamından da anlaşıldığı üzere, …. Elektrik Ltd. Şti’nin, …. AŞ’ye teknik servis hizmeti verme konusunda bir taahhüdü olmayıp, …. Elektrik Ltd. Şti tarafından satılan ürünlerin kurulum, bakım, onarım gibi teknik servis hizmetlerinin, ….’dan sağlanıp kendi adına sattığı ürünler nedeniyle yapıldığı, bu işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ….’dan ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olduğu, bu nedenle de aralarında alt işverenlik ve dolayısıyla da dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacağı tartışmasızdır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, Davalı …. Aş yönünden açılan davanın “husumetten reddi” yerine, davacının çalışmasından her iki davalı şirket sorumlu tutulacak şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı …. İç ve Dış Ticaret A.Ş. ile davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı …. İç ve Dış Ticaret A.Ş.’ye iadesine, 08.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.