Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/15613 E. 2015/16783 K. 13.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15613
KARAR NO : 2015/16783
KARAR TARİHİ : 13.10.2015

Mahkemesi : Adana 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 30.04.2015
No : 2011/319-2015/407

Dava, asıl dava olarak ölüm aylığının kesilmesi yönündeki kurum işleminin iptali ile davacının davalı K…a borçlu olmadığının tespiti, ölüm aylığın yeniden bağlanması ve ödenmeyen ölüm aylıkların tahsili istemi, birleşen dava olarak ise itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde asıl dava yönünden davanın reddine, birleşen dava yönünden ise davanın kısmen kabulü ve kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 25.03.1998 tarihinde kesinleşen davacıya, yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle, 18.10.2008-17.04.2011 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği , ilgili borç nedeni ile davacı/karşı davalı adına davalı/karşı davacı kurum tarafından yapılan Adana 5. İcra Müdürlüğü’nün …./…. Esas sayılı icra takibine yönelik itiraz sonucu söz konusu icra takibinin durdurulduğu ve davalı/karşı davacı kurumun itirazın iptali davası açtığı ve ilgili davanın işbu asıl dava ile birleştirildiği, mahkemece asıl davanın reddine , birleştirilen davanın kısmen kabulü ile icra inkar tazminatı isteminin ise reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Gelir ve aylık bağlanmayacak hâller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı hâlde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve …./.. Esas – …./.. Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davalı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, öncelikle, uyuşmazlık konusu dönemde boşanan eşlerin kayıtlı oldukları yerde görev yapmış/yapmakta olan, muhtar ile resen tespit edilecek kişilerden, kanaat edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılarak adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri tarihleriyle birlikte istenilmeli, davacı ve eski eşin dava konusu dönem kapsayan adreslerinde, birlikte yaşama olgusunun var olup olmadığının tespiti amacıyla, kolluk araştırılması yaptırılmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilerek davacı ve eski eşin hangi sandıklarda oy kullandıkları saptanmalı,yine söz konusu alacağın likit olup olmadığının net olarak tespiti ile icra inkar tazminatına hükmedilip edilemeyeceği ayrıca tespit olunarak elde edilecek sonuçlara göre asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmalıdır.
Bu maddî ve hukukî olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu asıl dava yönünden davanın reddine , birleşen dava yönünden ise kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacı-karşı davalıya iadesine, 13.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.