Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/15549 E. 2015/18445 K. 03.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15549
KARAR NO : 2015/18445
KARAR TARİHİ : 03.11.2015

Mahkemesi : Göle Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 24.12.2014
No : 2014/147-2014/373

Dava, muris C.. A.. adına hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, bozmaya uyduktan sonra yaptığı yargılama sonucu davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmü, davalı ve fer’î müdahil avukatlarının temyiz etmeleri üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) 6552 sayılı Kanunun 11.09.2014 günü yürürlüğe giren 64. maddesiyle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesine eklenen 4. fıkrada, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda; davanın, Kurum’a re’sen ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurum’un, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiştir. 6552 sayılı Kanun ile ilgili olarak öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan hükümet teklifinde, söz konusu düzenleme 54. madde olarak yer almış, izleyen 55. maddede “5521 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.” denildikten sonra “7’nci maddeye bu Kanunla eklenen dördüncü fıkra hükmü, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalarda da uygulanır.” hükmü geçici 3. madde olarak öngörülmüş, ancak yasalaşma aşamasında anılan geçici madde çıkarılıp 6552 sayılı Kanun’da bu türden düzenlemeye yer verilmemiştir.
Diğer taraftan, 5521 sayılı Kanunun 15. maddesinde, bu Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda Hukuk Muhakemeleri Usûlü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 66. maddesinde, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabileceği, …/….. maddesinde, mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı, 448. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağı açıklanmıştır.
Şu durumda, hizmet tespiti davalarında Kurumun fer-î müdahilliğine ilişkin hükmün geçmişe yürütüleceği yönündeki düzenlemenin kanun koyucu tarafından benimsenmemiş olması, ayrıca ve özellikle, yukarıda değinilen 448. madde kapsamında, Kurum bakımından taraf oluşumu gerçekleştiğinden tamamlanmamış işlemden söz edilemeyeceğinin de belirgin bulunması karşısında, 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine eklenen 4. fıkranın 11.09.2014 tarihinden önce açılan davalarda uygulanamayacağı açık olmakla, eldeki davada Kurumun davalı olduğu gözetilmeksizin, fer-î müdahilliğine karar verilmek suretiyle hüküm tesisi isabetsiz bulunmuştur.
2-) 09.05.1960 gün ve …/… sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda; Mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar. Bu hukuki aşama “usuli kazanılmış hak” olarak adlandırılır. Bu hukuki müessese Mahkemeye; hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar ve istenilenler kapsamında işlem yapmak ve hüküm kurma zorunluluğunu getirir.
Uzun yıllardan beri Yargıtay’ın kökleşmiş, sapma göstermeyen uygulamaları ve öğretide benimsenen usuli kazanılmış hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı vazgeçilmez ana temellerinden biridir.
Bu hukukî kuralın ancak iki istisnası bulunmaktadır. Bunlardan biri, Mahkemece Yargıtay bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte olan davaya uygulama imkanı olan yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması; diğeri de, 04.02.1959 gün ve …/… sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirlendiği üzere, hükmüne uyulan bozma kararından sonra görevle ilgili yeni bir yasal düzenlemenin getirilmiş olmasıdır. Olayda, Dairemizin bozma kararına uyulmakla, meydana gelen usuli kazanılmış hakkın sonuç doğurmayacağı haller söz konusu değildir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemenin uyma kararı verdiği Dairemizin bozma ilamında açıklanan “Kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılanların kayıtlara geçirilip, ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıldır. Kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması halinde hak düşürücü süre işlemez. Bu çerçevede, davacıların murisine ödenen ücretlere ilişkin ücret ödeme bordroları davalı idareden celbedilerek, ücret ödenmesine ve prim kesilmesine karşın murisin davalı Kuruma bildirimi yapılmayan çalışması olup olmadığı belirlendikten sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerektiği,” bozma nedeni yapılmış olup; uyuşmazlık konusu olmayan (1977 yılı 10. ay ve 1978 yılı 8. aylar dışındaki) 1977 ve 1978 yıllarına ilişkin olarak murislerinin hizmetlerinin mükerrer tespitinde davacıların hukuki yararı olmayıp; özellikle 1977 yılı 10. ay ve 1978 yılı 8. aylara ait ücret ödeme bordroları davalı idareden celbedilerek 1977 yılı 10. ayda 20 gün sigortalılığın davalı k…. tarafından uyuşmazlık konusu olmadığı gözetilerek, 20 günden fazla ücret ödemesi ve prim kesintisi varsa 20 günden fazla olan sürenin muris adına tespitine karar verilmelidir. Yine 1978 yılı 8. aya ilişkin murisin hiç sigortalılığı olmadığı gözetilerek, 1978 yılı 8. ayda varsa murise ücret ödemesi ve prim kesintisi; ücret ödenen ve prim kesilen süre kadar muris adına hizmet tespiti kararı verilmeli; belirtilen konuda ücret ödemesi ve prim kesintisi tespiti yapılamazsa davanın reddine karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddî ve hukukî ilkeler gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı ve fer’î müdahil avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalı O… G…. M……’ne iadesine, 03.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.