Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/14192 E. 2015/17123 K. 19.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/14192
KARAR NO : 2015/17123
KARAR TARİHİ : 19.10.2015

Mahkemesi : İstanbul 22. İş Mahkemesi
Tarihi : 19.03.2015
No : 2015/157-2015/267

Dava, davacının yaşlılık aylığının iptaline yönelik Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasa’nın 24 ve 25. maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler…”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Davaya konu somut olayda; davacı, Kurumca, oda kaydına dayalı olarak, 22.03.1985 tarihinden itibaren anılan Yasal düzenlemeler çerçevesinde zorunlu sigortalı olarak kabul edilerek 01.01.1999 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, oda kayıtlarındaki usulsüzlükler nedeni ile sigortalılığın iptal edilmesi sonrası tahsis şartları oluşmadığından yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren iptal edildiği anlaşılmaktadır.
İhtilaf konusu dönemdeki oda kayıtlarında yapıldığı iddia edilen usulsüzlükler nedeni ile İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde …/…Esas …./… Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sunucunda, ilk kararda sanıklar hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeni ile düşürülmesine karar verildiği, müdahil tarafın temyizi üzerine Yargıtay … Ceza Dairesince, resmi belgede sahtecilik suçundan karar tarihi itibari ile dava zamanaşımı süresinin gerçekleşmediği gerekçesi ile anılan hükmün bozulması sonrası, anılan Mahkemece, İstanbul Umum Han Odabaşılar Odası yöneticileri tarafından odaya üye olmadıkları halde üye olduklarına dair davacı ile birlikte dokuz kişi hakkında usulsüz evrak tanzim ettiklerinin kabul edildiği, bir kısım sanıklar hakkında dava zamanaşımı nedeni ile davanın düşmesine, oda yöneticisi de olan ve davacının da bulunduğu bir kısım sanıkların sahte belge düzenlemek suçlarından mahkumiyetlerine karar verildiği, davanın halen kesinleşme aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Oda yöneticilerinin, davacı da dahil bir kısım sigortalıların geçmişe yönelik sigortalılık kazanmasını sağlayan gerçeğe aykırı belge tanzim ettikleri konusundaki maddi olgu hakkında ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayacağından; öncelikle ceza davasının sonucu araştırılarak beklenmelidir. Ceza mahkemesi kararı ile resmi evrakta sahtekarlık eyleminin sabit olduğunun belirlenmesi halinde (dava zamanaşımı gerçekleşmiş olsa bile), oda kayıtlarındaki usulsüzlüğün sabit olduğunun kabulü gerekir.
Hâl böyle olunca, mahkemece, ihtilaf konusu dönemde, anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde zorunlu sigortalılık için, kendi nam ve hesabına çalışmanın yanında, “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi” olma, “Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı” bulunma veya “kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı” bulunma şartlarının gerçekleşmesi gerektiği gözetilerek, davacı yönünden anılan şartların ve sonuç itibariyle zorunlu sigortalılığın varlığı irdelenerek, bulunmaması halinde, davacının yaşlılık aylığı tahsisi sonrasında Kurumca kabul edilen zorunlu sigortalılık süreleri Kurumdan ve davacıdan sorularak, davacının yaşlılık aylığı tahsisi için yaş şartı yanında 15 yıl primi ödenmiş sigortalılık süresi şartına tabi olduğu göz önünde bulundurularak, Kurumca kabul edilen zorunlu sigortalılık sürelerine göre 15 yıl sigortalılık süresi şartının bulunup bulunmadığı irdelenerek, süre yönünden tahsis şartlarının varlığı halinde ise, 1479 sayılı Yasanın 35. maddesinin yaşlılık aylığı tahsisi için “… sigortalının; … talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması … şarttır.” hükmü gözetilerek, yaşlılık aylığı tahsisinde esas alınacak sürelere yönelik prim borcunun bulunup bulunmadığı araştırılarak, varlığı halinde, usul ekonomisi gözetilerek davacıya anılan borcu ödemesi için makul süre verilerek, prim borcunun ödenmesi halinde, ödeme tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı tahsisinin gerektiği göz önünden bulundurularak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.10.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.