Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/13543 E. 2015/20409 K. 24.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13543
KARAR NO : 2015/20409
KARAR TARİHİ : 24.11.2015

Mahkemesi : Denizli 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 21.01.2015
No : 2014/410-2015/4

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma üzerine, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı K…ile davalılardan A….. ve Z.. S.. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, Dairemizin ……. sayılı bozma ilamına uyulması sonrası alınan kusur raporu üzerine yazılı şekilde karar verilmiş ise de; alınan kusur raporunun bozma ilamında belirlenen ilkelere uygun olmadığı anlaşılmaktadır Zira öncelikle, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma hususunda asıl yükümlünün işveren olduğu gözetilmemiştir. 4857 sayılı İş Kanununun 77. maddesi gereğince işveren işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.
İşçinin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, bu tedbirin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin böyle bir tedbirin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işveren, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan çekinemeyecektir.
Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı, işverenin önlem alma ödevini etkilemez. İşveren, iş disiplinini sağlamak, çalıştırdığı sigortalının beden ve ruh tamlığını korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak, uygulatmak ve denetlemekle yükümlüdür.
Diğer taraftan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli, diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Anılan Kanunun 26. maddesinin birinci fıkrasında işverenin, 2. fıkrasında ise 3. kişinin sorumluluklarına yer verilmiş olup, zararlandırıcı sigorta olayının konusunda uzman, işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarından alınacak, Denizli Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/77-2009/693 sayılı dava dosyasının kesinleşip kesinleşmediği de denetlenmek ve sigorta müfettişinin kazalı sigortalının bağışlanmaz kusurlu olduğuna dair değerlendirmesi de irdelenmek suretiyle, denetlemeye elverişli kusur raporu ile belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden, tarafların kusur oran ve aidiyeti konusunda oluşa uygun rapor alındıktan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yukarıdaki ilkeleri gözetmeyen, kusur dağılımı hususuda kendi içinde çelişik kusur raporuna dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı K…. ile davalılardan A……. ve Z.. S.. avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan A…… ve Z……’a iadesine, 24.11.2015 günü oybirliği ile karar verilmiştir.