Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/1338 E. 2015/3496 K. 02.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1338
KARAR NO : 2015/3496
KARAR TARİHİ : 02.03.2015

…… ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av….. arasındaki dava hakkında ……. İş Mahkemesinden verilen 13.03.2014 gün ve 454/191 sayılı hükmün, Dairemizin 09.06.2014 gün 9311/14108 sayılı ilamı ile BOZULMASINA karar verilmiştir. Bozma sonrası, Mahkemenin verdiği 05.11.2014 gün ve 2014/519-2014/780 sayılı karar ile önceki kararında 6100 sayılı HMK’nın 373/(5). maddesi uyarınca direndiği anlaşılmış olmakla ve Direnme üzerine yapılacak işlemlerin neler olduğu 6100 sayılı HMK’nın 373’ncü maddesinin (5). fıkrasında; “İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır. (6) fıkrasında da; “(6) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.” şeklinde ifade edilmiş olmakla birlikte 5 Temmuz 2012 gün ve 28344 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 40. Maddesi ile 5521 sayılı Kanuna eklenen Geçici 2’nci Maddedeki;“ Bölge adliye mahkemelerinin, 5235 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, Yargıtayın bozma kararlarına karşı verilen direnme kararının temyizi halinde dava dosyası, önce kararı veren daireye gönderilir. Direnme kararları daireler tarafından öncelikle incelenir. Kararı veren daire, direnmeyi yerinde görürse kararı düzeltir; yerinde görmezse talebi on gün içinde Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna iletir.” şeklindeki düzenleme karşısında, direnme kararının süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmesi üzerine Tetkik Hâkimi Hasan Özcan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Dava, 18.03.1985-30.04.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığın tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, hükmün Dairemizce “…Mahkemenin 08.12.1994-30.04.2008 tarihleri arasında Kurumca kabul edilmeyen dönemlerde anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sigortalı olduğunun kabulünde bir isabetsizlik yok ise de, 18.03.1985 – 08.12.1994 tarihleri arasındaki dönem yönünden davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılığın oluşumu için “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, ….. Bakkallar Odası kaydının bulunduğu anılan tarihler arasında kendi nam ve hesabına bakkal işletip işletmediği, bu bağlamda çalışmasının bulunup bulunmadığı ve varsa süreleri tereddütsüz belirlenmeli, bu çerçevede resen araştırma yapılarak zabıta marifeti ile
ihtilaf konusu dönemde davacının geçimini ne şekilde temin ettiği mahallinde yapılacak araştırma ile belirlenmeli, davacı tarafından bildirilecek ve mahkemece resen belirlenecek tanıklar yoluyla kendi nam ve hesabına çalışmaların varlığı tespit edilmeli, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmeli, kendi nam ve hesabına çalışmanın olmaması halinde, davacının anılan dönemde prim ödemesinin bulunmaması ve af kapsamında prim ödemelerinin de olmaması karşısında isteğe bağlı sigortalı kabul edilemeyeceği de gözetilerek varılacak sonuca göre karar verilmeli” gerekçesi ile bozulduğu, Mahkemece, “…İlk karar ve bozma üzerine verilen kararlara dayanak araştırma ve inceleme faaliyeti kapsamında tüm kanıtlar toplanmış; re’sen araştırma ilkesi uyarınca elde edilebilecek bir kanıt bulunmadığı gibi, davacı tarafından da sunulacak başkaca kanıt bulunmadığı ısrarla dile getirilmiş; ilk bozma ilamına konu edildiği üzere, davacının kendi nam ve hesabına çalışma olgusunu ortaya koyacak tüm kanıtlar toplandığından; bu aşamadan sonra kanıt toplamak mümkün olmayıp, kanıt üretimi gereği bulunmaktadır ki, mahkemelerin böylesi bir yargısal yükümlülüğünün bulunmadığı; 16.07.2010 tarihinde açılmış olan davada, yapılabilecek tüm araştırma ve inceleme yapılarak kanıt ve kayıtlar toplanmışken, mevcut kanıtlar ışığında oluşan vicdani kanaate göre davanın esası yönünden bir sonuca varılma zorunluluğu ortadayken; soyut araştırma gerekçeleriyle ve adil yargılanma ilkesinin ihlaline yol açacak uzunlukta bir yargılama süreci öngören bozma ilamına uyulmayarak; önceki kararda direnme yoluyla aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.” gerekçesi ile direnme kararı verildiği anlaşılmakla, bozma ilamı gerekçesindeki açıklamalar karşısında, Mahkemenin direnme kararı yerinde görülmediğinden talebin on gün içinde Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna iletilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı sebepten ötürü Yargıtay incelemesine konu olan karar, eski hükümde direnmeye ilişkin olup direnme Dairemizce yerinde görülmediğinden ve bu durumda kararın inceleme yeri Yargıtay Hukuk Genel Kurulu olduğundan dava dosyasının Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna sunulmak üzere Yargıtay Birinci Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 02.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.