Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/12818 E. 2015/22565 K. 17.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12818
KARAR NO : 2015/22565
KARAR TARİHİ : 17.12.2015

Mahkemesi : Karşıyaka 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 31.03.2015
No : 2014/423-2015/84

Dava, Kurum tarafından re’sen tahakkuk ettirilen fark prim borcu ve gecikme zammı nedeniyle menfi tespit ve dayanak Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.

Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, oyçokluğuyla, 17.12.2015 gününde karar verildi.

KARŞI OY

Davalı Kurum tarafından resen tahakkuk ettirilen prim borcu ve gecikme zammı nedeniyle Kuruma borcu bulunmadığının tespitini isteyen davacının talebi Mahkemece; primlerin ait olduğu ayı takip eden ay itibariyle zamanaşımı süresinin başlayacağı buna göre prim alacaklarının zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmiştir. Aşağıdaki gerekçele ile Sayın çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
Sosyal Güvenlik hukukunun kapsamı, Kurumu’nun prim alacağının hukuki niteliği, uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak yasa hükümleri, zamanaşımının başlangıç tarihinin hangi tarih olacağı noktasında Sayın çoğunlukla görüş ayrılığına düşülmüştür. Sayın çoğunluk onama görüşünü; kanunların geriye yürümeyeceği ilkesinden hareketle oluşturmuş; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesindeki düzenleme kapsamında prim borcunun ait olduğu ayı takip eden ayın sonunda muaccel hale geleceğinden bahisle zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başlayarak dava konusu prim alacağının zamanaşımına uğradığı yönündeki mahkeme hükmünü onamıştır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle sosyal güvenlik hukukunun, kamu hukuku mu, yoksa özel hukuk alanına mı girdiği ve primin hukuki niteliğinin ne olduğu hususlarının tespit edilmesi gerekmektedir.
Sosyal güvenlik hukuku çerçevesinde oluşturulan sigortalılık ilişkisi bir kamu hukuku ilişkisidir. Bu ilişki yasa gereği kendiliğinden meydana gelir. Sigortalı olma yükümü sigortalının iradesinden bağımsızdır. Yasanın emredici kuralı doğrultusunda ortaya çıkar. Sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden kaçınılmaz. İşverenin sigortalıları bildirmek, primleri ödemek gibi kaçınamayacağı yükümlülükleri vardır. Bu nedenle sigortalı-işveren-Kurum arasında kamu hukukundan kaynaklanan bir ilişki söz konusudur. Kamu hukuku içinde yer alan sosyal güvenlik hukuku, bir kamu hizmetinin yürütümünü düzenlediği için aynı zamanda “ idare hukukunun da” bir parçasıdır. Özel hukukla bağını sınırlı olarak korumuştur. Kendi kamu hukukundan kaynaklanan yapısına uygun medeni ve borçlar hukuku ilkelerinden de yararlanmaktadır.
Prim, sosyal sigortaların temeli olup;çeşitli sosyal risklere karşı bireylerin ekonomik açıdan güvenliğini karşılama amacıyla alınmaktadır. Sosyal risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalıya yapılacak yardımların karşılığı olmak üzere, zorunlu olarak sigortalı adına ve hesabına Sosyal Güvenlik Kurumu’na ödenen işçi, işveren ve devlet katkısından oluşan parasal bir kaynaktır. Primin hukuki niteliği üzerinde öğretide farklı görüşler bulunmaktadır. Mustafa Çemberci sigortalıdan kesilen hisse nedeniyle primin “geriye bırakılmış ücret” olduğunu ifade ederken, Kenan Tunçomağ ve Cavit Talas; primlerin zorunlu oluşu, matrahının ve oranının kanunlarla belirlenmesi, tahsilinin kamu yaptırımları ile denetlenmesi, kamusal hizmet niteliğindeki sosyal sosyal sigorta edimlerinin finasmanına tahsis edilmesi nedeniyle primler “vergi” veya “vergi benzeri” ödeme sayılacağı, Coşkun Saraç ise; vergi ve primlerin genel bütçedeki konumlarına göre primin bütçe dışı gelir olması nedeniyle vergi yada ücret gibi belirli bir hukuki müesseseye bağlanmayan “kamu hukukuna dayalı kendine özgü bir müessese” olarak tanımlamıştır.
Bu tanımlardan hareketle primlerin zorunlu oluşu, matrah ve oranlarının kanunlarca belirlenmesi, tahsilinin kamusal yaptırımlara bağlanması kamu alacaklarının tahsiline yönelik 6183 sayılı Kanun kapsamında tahsil edilmesi karşısında, kamusal nitelikte bir alacak olduğu açıktır. Bu nedenle tahakkuk ve tahsilinde kamu hukukuna ait hüküm ve ilkeler uygulanacaktır. Özel hukuk borç ilişkilerini düzenleyen Borçlar Kanunun “muacceliyet hükümlerinin” bu uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır.
Prim alacaklısı Sosyal Güvenlik Kurumu, prim alacağından ne zaman haberdar olmuş ise alacağını isteme hak ve yetkisine o zaman kavuşacaktır. Kurumun haberdar olmadığı bir alacağını istemesini ve tahsil etmesini beklemek ve bu sürede zamanaşımı süresini işletmek hukuk mantığına aykırıdır. 506 sayılı Kanun’un 80.maddesinde düzenlenen süre, Kuruma bildirilen haberdar olunan prim alacakları için geçerli bir süredir. Kurumun haberdar olmadığı bir alacağın zamanaşımı süresinin hangi tarihte başlayacağına dair 506 sayılı Kanunda bir düzenleme mevcut değildir. Ancak kamu hukukunun alacakların tahsiline ilişkin ilkeleri ile çözüme kavuşturulmaları gerekmektedir. Tıpkı vergi hukukunda kabul edilen, tahakkuk ve tahsil için ayrı zamanaşımı süreleri prim alacağı içinde geçerlidir. Vergi alacağı, vergi doğuran olayın idare tarafından öğrenilmesinden itibaren tahakkuk ettirilmekte, bu tahakkuktan sonra tahsil zamanaşımına tabi olmaktadır. Bu özellik, alacağın kamu alacağı niteliğinden kaynaklanmaktadır. Nitekim 5510 sayılı Kanunun 93/2 maddesinde kanun koyucu tarafından aynı kamu hukuku ilkeleri gözetilerek “Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tabidir. Kurumun prim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elamanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren zamanaşımı on yıl olarak uygulanır. Bu alacaklar için 89. madde gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı 88. maddede belirtilen ödeme süresinin son gününü takip eden günden itibaren uygulanır” düzenlemesini getirilmiştir.
506 sayılı Kanunu 80. maddesinde düzenlenen prim alacağı ile 5510 sayılı Kanunun 88. maddesindeki prim alacağı aynı alacaktır. Hukuki nitelikçe aralarında bir fark yoktur. Her ikisi de kamu alacağıdır. Bu kamu alacağının zamanaşımına esas alınan başlangıç tarihinin ne zaman başlayacağı hangi ilkelerin uygulanacağı kanun koyucu tarafından 93/2 maddesinde açıklanmış, izah edilmiştir. Bu düzenleme “olanının açıklanması, malum ilkelerin ilanı niteliğinde” olup yeni bir ilke yeni bir düzenleme getirmemiştir. Uygulayıcının buradan hareketle açık düzenleme bulunmayan 506 sayılı Kanun dönemindeki Kurum alacakları içinde kamuhukukunun bu ilkelerini uygulayarak sonuca gitmesi gerekmektedir. Yoksa kanunun geriye yürütülmesi gibi bir sorun bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan, kamu alacaklarının tahakkuk ve tahsiline ilişkin usule göre; prim alacağında zamanaşımı süresinin, Kurum tarafından yapılan tahakkuk işleminden itibaren işlemeye başlayacağı, buna göre Kurum alacağının henüz zamanaşımına uğramamış olması karşısında davacının talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece kabul kararı verilmesi nedeniyle yanlış olan hükmün bozulması gerektiği görüşündeyim.