Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/12540 E. 2015/18819 K. 09.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12540
KARAR NO : 2015/18819
KARAR TARİHİ : 09.11.2015

Mahkemesi : Amasya İş Mahkemesi
Tarihi : 27.03.2015
No : 2013/130-2015/149

Dava, Kurum işlemlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Kanunun 86’ncı maddesinde; “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu Maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz…” hükmü düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 102’nci maddesinde idari para cezaları ile ilgili usul ve esaslar özel bir şekilde düzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca; Kurum tarafından düzenlenen idari para cezasına karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Kuruma itiraz edilebilir. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurulabilirler. İdari aşamada kesinleşen idari para cezaları ise Kurum alacağına dönüşür. Burada söz konusu olan kurum denetim raporu ve bu rapor dayanak alınarak yapılan 11.3.2013 tarihli davalı Kurum denetimine konu çalışmadığı belirtilen 40 kişinin 5510 sayılı kanunu 86. maddesi gereğince İptal Aylık Prim Hizmet Belgelerinin 1 ay içinde kuruma verilmesinin iptali olup, bu talepler iş mahkemesinin görev alanındadır.
Davaya konu somut olayda, dosya kapsamından; davalı Kurum tarafından yapılan denetim sonunda tanzim edilen 12.02.2013 tarihli raporla iş yerinden 1.07.2007-30.09.2010 tarihleri arası bildirimi yapılan 40 kişinin fiili çalışması olmadığından iş yerindeki sigorta bildirimlerinin iptal edilmesi, iptal edilen primlerin kuruma irat kaydedilmesi, yersiz alınan aylık ve sağlık giderlerinin 5510 sayılı yasanın 96. maddesi gereği yasal faizi ile birlikte geri alınması gerektiği tespit edilerek 5510 sayılı Kanunun 86’ncı maddesi uyarınca işlem yapıldığı; bu kapsamda 11.03.2013 tarihli işlemle davacılara, ek listede yer alan kişiler hakkında İptal Aylık Prim Hizmet Belgelerinin işlemin tebliğinden itibaren 1 ay içinde bildirilmesinin istendiği, bildirilmemesi üzerine resen prim iptal işlemlerine başlandığı, işlemin davacıya 19.3.2013 tarihinde tebliğ edildiği, kuruma herhangi bir itiraz başvurusunda bulunulmaksızın 17.04.2013 tarihinde kurum işlemlerinin iptali istemli davanın açıldığı, Mahkemece, kurumun kontrol memurlarınca düzenlenen rapor ve tutanaklar açıklayıcı ve yol gösterici olduğu, hak ve yükümlülük doğurmadığı rapor ve tutanaklar başlı başına dava konusu yapılamayacağı gerekçesiyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” başlıklı 101 inci madde hükmüne göre ise, 5510 sayılı Yasada aksine bir düzenleme bulunmayan durumlarda, bu yasa hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği öngörülmüştür. İşyerinde yapılan denetim sonucunda, fiilen çalışmadığı tespit edilen sigortalılara ait belgelerin bir ay içinde verilmesine ilişkin Kurum işlemine, İtiraz Komisyonu nezdinde itiraz edilmeksizin, söz konusu işlemin iptali istemi ile davacıların süresi içerisindeki eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Anayasamızın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40 maddesinin 2. fıkrasında “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Eldeki dava, 5510 sayılı Kanunun 86. maddesi kapsamındaki Kurum işleminin iptaline ilişkin olması, iptali talep edilen 11.03.2013 tarihli davalı Kurum işleminde, 5510 sayılı Kanunun 86 maddesine göre İptal Aylık Prim Hizmet Belgelerinin 1 ay içinde kuruma verilmesi talep edilen işlemde, tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebileceği şeklinde başvuru yolları belirtilmediği, bu nedenle hak arama hürriyetinin ihlal edildiği anlaşılmaktadır.
Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesi, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı,her türlü duraksamadan uzaktır. Bu ilkeden hareketle, davada menfaatin varlığı, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa insan Hakları Sözleşmesi (insan Haklan ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşme)’nin 6. maddesi ile 1982 Anayasası’nın 03.10.2001 gün
ve 4709 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değişik 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü”nün, dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanmaktadır. Böylelikle haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence de sağlanmış olur. Bilindiği üzere, davacı ya da davacıların dava haklarına sahip olmaları yeterli değildir. Bundan başka, davanın açılmasında hukuki bir yararın bulunması da gerekir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ışında, davalı kurum tarafından yapılan denetim sonucu prim iptallerine karar verilmesi, bu iptale karar verilen primlerin kurama irat kaydedilmesi ve 11.03.2013 tarihli işlemle davacılardan prim iptal bildirgelerin gönderilmesinin istenmesi ve akabinde resen prim iptalleri hususunda işlem yapması durumu birlikte değerlendirildiğinde yapılan işlemlerin hukuk dünyasında hak ve yükümlülük doğurucu yürütülebilir işlemler olduğundan davacıların iş bu davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, öncelikle davacılara, yapılan işleme karşı davalı Kuruma başvurması için süre verilmeli, davacılar tarafından davalı Kuruma başvurulması durumunda, başvuruya karşı davalı Kurumun işleminin sonucu bekletici mesele yapılmalı, davalı kurumca yapılacak işlem sonucu işin esasına girilerek, deliller toplanmak ve değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken; hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 09.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.