Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/12336 E. 2015/18726 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12336
KARAR NO : 2015/18726
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

Mahkemesi : Bolu İş Mahkemesi
Tarihi : 17.03.2015
No : 2014/650-2015/114

Dava ve birleşen dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtilen gerekçelerle asıl davanın reddine, birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, asıl dava ve birleşen davalar davacıları ve davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşılmakla, Tetkik Hâkimi …… tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. ” hükmünü öngörmüştür.
6183 sayılı Yasanın 35. maddesinde ise, “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükmü öngörülmüş iken, öngörülen istisnaları dışında 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 04.06.2008 tarih 5766 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile, 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde yer alan “Şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiştir. Aynı maddeye, “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden, birinci fıkra hükmüne göre, müteselsilen sorumlu olurlar. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda, pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde, bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde fıkralar eklenmiştir.
Dosya içeriğinden, davacı şirketle birlikte şahıslar hakkında 2004/8-2012/6. aylar arası dönemlere ilişkin prim ve işsizlik sigortası primi borcundan dolayı ödeme emri düzenlendiği, davacı D.. M..’in bazı dönemlerde şirket müdürü olarak görev aldığı, diğer dönemlerde sadece ortaklık sıfatının bulunduğu, bu nedenle Mahkemece bu davacının her dönemde yönetim kurulu üyesi olduğuna ilişkin tespitinin isabetsiz olduğu görülmüş, davacılardan H.. M.. ve D.. M..’in ise murisleri Kenan Menteş’in 18.05.2010 tarihinde vefatından sonra 15.06.2010 tarihli Ortaklar Kurulu Kararı ile şirkete hissedar olarak kabul edildikleri, bu kişilerin K. M.’in mirasını reddetmedikleri tespit edilmekle, 6762 sayılı Mülga Türk Ticaret Kanunu 520. vd. maddeleri ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 596. vd. maddelerinde yer alan ortak hükümler doğrultusunda miras, eşler arasındaki mal rejimi ve icra yoluyla limited şirket payının el değiştirdiği durumlarda, genel kurulun onayı olmaksızın bu paya ilişkin tüm hak ve borçlar payı iktisap edene geçeceğinden, bu kişilerin, sadece kendi ortaklıkları döneminde değil, murislerinin ortaklığı ve şirket müdürü yani üst düzey yönetici olarak görev aldığı dönemlerden de yukarıdaki mevzuat hükümlerine göre sorumlu olacağı anlaşılmıştır. Bu bakımdan, Mahkemece, her bir davacı yönünden yukarıda sıralanan mevzuat hükümleri çerçevesinde, davacı şahısların (mirasen dahi olsa) ortaklık ve üst düzey yöneticilik dönemlerine ilişkin sorumlulukları ayrı ayrı belirlenerek, dava konusu ödeme emirlerine konu borçtan sorumlu oldukları miktarların ortaya konulması ve elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, asıl dava ve birleşen dosyalar davacıları ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 05.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.