Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/10946 E. 2015/21555 K. 07.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10946
KARAR NO : 2015/21555
KARAR TARİHİ : 07.12.2015

Mahkemesi : Ankara 14. İş Mahkemesi
Tarihi : 01.04.2015
No : 2013/373-2015/399

Davacı, trafik kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yaptığı sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğradığı zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurumun avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Tazminat hukukunun genel ilkesi, sorumluluk koşulları gerçekleştiğinde, zarar verenin, zarar görenin mal varlığında oluşan eksilmeyi gidermesi yükümlülüğünü öngörmekteyse de; zararın tümüyle giderilmesini amaçlayan “tam tazmin” ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasının, adil olmayan sonuçlar doğurabileceğini gözeten Kanun Koyucu, Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44. maddelerinde, hakkaniyet gereğince tazminat tutarından indirim yapılması olanağını öngörmüş bulunmaktadır. Anılan Kanunun “Tazminat miktarının tayini” başlıklı 43. maddesinde; hâkimin, tazminatın türü ve kapsamının derecesini, durum ve mevkiinin gereğine ve hatanın ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiştir. Sözü edilen “durum ve mevkiinin gereği”, ekonomik ve sosyal olgular içinde değerlendirilebilecek geniş yorumlu kavramlar olup; eylemi gerçekleştiren (zarar veren) kişinin, karşılık almaksızın zarar gören yararına bir davranışta bulunduğu sırada zararlı sonuç doğuran olayın meydana gelmesi halinin belirgin örneklerinden biri ise, hatır taşımacılığıdır.
Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı yönündeki genel hukuk ilkesinin yansıması olarak kaleme alınan ve tazminat miktarından indirim sebepleri olarak, daha çok, zarar gören ile ilgili olanlara yer veren, anılan Kanunun “Tazminatın Tenkisi” başlıklı 44. maddesinde de; zarar gören taraf zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi, zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hâkimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmış; eğer zarar, kasten veya ağır bir ihmal ya da tedbirsizlikle yapılmamış ve tazmini de borçluyu müzayakaya maruz bırakacak ise hakimin, zarar ve ziyan miktarını hakkaniyete uygun olarak indirebileceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan, konuyla ilgili olarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Genel Hükümlerin Uygulanması” başlığını taşıyan 87. maddesinde; yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğunun, genel hükümlere tabi olacağı belirtilmiş olup; maddenin yollamada bulunduğu genel hükümler kapsamında, Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44. maddeleri yer almaktadır.
Açıklanan yasal düzenlemeler ve uyma kararı verilen Dairemizin bozma kararı çerçevesinde yapılan araştırma sonucu, somut olayda, Bağ-Kur sigortalısı A. A’in taşınmasının “Hatır Taşımacılığı” kapsamında bulunduğunun tespitinde bir isabetsizlik yok ise de, Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44. maddeleri uyarınca trafik kazasında zarar gören sigortalının zarara razı olması veya kendisinin eyleminin zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım etmesi yada eylemi ile zarara sebep olan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırmasının söz konusu olmaması nedeni ile rücu alacağından taktir edilecek bir oranda, “Hakkaniyet indirimi” yapılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile davanın tümden reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.