Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2015/10749 E. 2015/16460 K. 12.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10749
KARAR NO : 2015/16460
KARAR TARİHİ : 12.10.2015

Mahkemesi : Konya 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 04.03.2015
No : 2015/1-2015/134

Dava, davalı sigortalı hakkında Kurumun %61 olarak belirlediği sürekli işgöremezlik oranının ve yardıma muhtaç bulunduğuna dair işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yapılan yargılama sonunda, sigortalı E.. A..’ün 05/04/2008 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazasına istinaden Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü’nce %61 oranında sürekli iş göremezlik oranı verilmesine ilişkin olarak tespit edilen orana herhangi bir itirazın olmadığı, bu hali ile sürekli iş göremezlik oranının kesinleştiği, kaza tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı yasanın 31. maddesine göre meslekte kazanma gücü kayıp (maluliyet) oranına göre bağlanan gelire, maluliyet oranına ve bakıma muhtaçlık kararına 1 yıl içerisinde ilgililerce itiraz edilmesi gerektiği, ancak açılan dava içerikleri ile maluliyet oranından haberdar olduğu ve herhangi bir itiraz olmaksızın tespit edilen oranın kesinleştiği gerekçesiyle, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
506 sayılı yasanın 31. maddesinde, Kurumun, sigortalıya ve hak sahiplerine bağlanacak gelirleri en geç üç ay içinde tespit ederek ilgililere bildireceği, ilgililerin ise bildirilen yazıyı aldıkları günden başlamak üzere bir yıl içinde mahkemeye başvurarak itirazda bulunabilecekleri düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, anılan maddede düzenlenen itiraz davasının konusu, bağlanan gelirin saptanmasına ilişkin Kurum kararıdır. (Çenberci, Sosyal Sİgortalar Kanunu Şerhi, 1977, sayfa 353-355) Hakkın özüyle ilgili konular 31. madde kapsamına dahil değildir. Bu madde daha çok, hak doğmuş olmakla beraber hesap hataları veya sair hatalar yapılmış ise bunlara yönelik itiraz şeklini kapsamaktadır (Aslanköylü, Sosyal Sigortalar Kanunu ve Yorumu, 2004,sayfa 909-913). Davanın taraflarının sigortalı veya ölümü halinde hak sahipleri ile Kurum olduğu da gözetildiğinde, anılan maddenin somut uyuşmazlıkta uygulama yeri olmadığı, kaldı ki anılan düzenlemede öngörülen sürenin, 506 sayılı Kanunun 99. maddede düzenlenen hak düşürücü süreden farklı olarak, sadece, gelir hakkının kapsamına ilişkin yanlışlıkların mahkeme yoluyla düzeltilmesi olanağının yitirilmesine yol açan bir usuli süre olduğu da kabul edilmektedir.(Çenberci, a.g.e.; Aslanköylü, a.g.e.). 5510 sayılı Kanunun aynı konudaki 42. maddesinin son hali ise, sadece Kurumun sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık ve toptan ödemeleri en geç üç ay içinde bildirmesine dair düzenleme içermekte olup, 17.4.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanunun 65. maddesi ile madde başlığından ve içeriğinden, ilgililerin itirazına dair düzenleme çıkarılmıştır.
Kesinleşen Kurum kararının değişmezliği, sürekli işgöremezlik derecesinin aynı kaldığı süre ile sınırlı olup, sigortalının lehine veya aleyhine, sürekli işgöremezlik derecesinin değişmesi halinde Kurum kararı da değişecektir. Kurumun da her zaman bu konuda sigortalıyı kontrol muayenesine tabi tutabileceğine dair 506 sayılı Kanunun 25. maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 94. maddesi dikkate alındığında, mahkemece yapılacak iş, davacı aleyhine açılan maddi-manevi tazminat ve bakıcı gideri tazminatı davasında yaptığı sürekli işgöremezlik derecesine itiraz üzerine açılan işbu davanın esasına girip, yöntemince yapılacak araştırma sonunda karar vermektir.
Bu yönde, sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yolun ne olduğu 506 sayılı Kanunun 109. maddesi ile 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun “Sağlık Raporlarının Usul ve Esasları”na dair 95. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S.Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir. Öte yandan; Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi raporu arasında çelişki ortaya çıkması durumunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2010 gün ve 10-390 / 449 sayılı kararında da belirtildiği şekilde, çelişkinin Adli Tıp Kanunu’nun 15. maddesi gereği Adli Tıp Genel Kurulunca giderilmesi gereklidir. Çelişkinin Yüksek Sağlık Kurulu ile Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalından alınan sağlık kurulu arasında çıkması halinde de, amacın uyuşmazlığı en geniş katılımlı bir kurul kararı ile sona erdirmek, yeni çelişkilerin ortaya çıkıp uyuşmazlığı çözümsüzlüğe itmeyi engellemek olduğu dikkate alındığında, Adli Tıp Genel Kuruluna başvurulmalı ve alınacak raporla uyuşmazlık sona erdirilmelidir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar gözetilmeksizin, Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.