YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9511
KARAR NO : 2014/14243
KARAR TARİHİ : 10.06.2014
Mahkemesi : Bakırköy 18. İş Mahkemesi
Tarihi : 05.03.2014
No : 2013/307-2014/83
Noksan işçilik bildiriminde bulunulduğundan bahisle tahakkuk ettirilen prim ve idari para cezlarının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davacı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.06.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına gelen olmadı. Karşı taraf adına Av. E.. N.. U.. geldi. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Karayolları 13. Bölge Müdürlüğünden ihale edilen “Temel malzemesi ve yıkanmış asfalt mıcırının temini depoya nakli” işi nedeniyle işe giriş bildirgesi vermeme, aylık prim hizmet belgesi vermeme, kayıt belge ibraz etmeme nedeniyle idari para cezaları ile eksik işçilik bildiriminde bulunulduğundan bahisle prim borcu tahakkuk ettirildiği, davacının yaptığı itirazların komisyonca reddedildiği, red kararlarının 30.07.2010 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine idare mahkemesine dava açıldığı, Afyon İdare Mahkemesinin 2010/820 E., 610 K. Sayılı kararı ile prim iptaline ilişkin talep yönünden iş mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, idari para cezaları ve prim borcunun iptali için 06.12.2010 tarihinde iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır
1-İdari para cezalarının iptaline ilişkin talep yönünden;
Mahkemelerin görevi ve yargı yolu “yasa” ile belirlenmiş olup, kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınır.(HMK 1. madde). İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesi ile, mülga 506 sayılı Kanunun 134’üncü maddesinde ve 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının 70. maddesinde, bu Kanun uygulamasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği, 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin
. uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanunun “Kurumca verilecek idarî para cezaları” başlıklı 102. maddesi, “İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir” hükmünü amirdir
Bu yasal düzenlemeler gereğince, idari para cezasının iptali için idare mahkemesine başvurulması gerekmekte olup, bu konuda iş mahkemesinin görevli olmadığı gözetilerek, idari para cezasının iptali istemine ilişkin olarak yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.
2-Prim borcunun iptaline ilişkin talep yönünden;
01.10.2008 tarihinden önce tahakkuk eden prim borçları nedeniyle davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun hükümleridir. 506 sayılı Yasanın 79. Maddesinde; “Sigorta müfettişi tarafından, Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgari işçilik tutarı üzerinden Kurumca re’sen tahakkuk ettirilen sigorta primleri bu Kanunun 80 inci maddesi de nazara alınarak işverene tebliğ olunur. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde, işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvurulması prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz.” şeklinde düzenlenme yapılmış olup, anılan yasa 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 106. maddesi de benzer düzenleme öngörmüştür.
506 sayılı Yasanın 79/13. maddesindeki bir aylık süre hak düşürücü süre niteliğinde olmakla, davacı tarafından bir aylık süre içerisinde davanın açılması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 27.02.2008 t., 2008/21-140 E., 2008/205 K. sayılı ilamında; “…Adli yargı mahkemeleri arasındaki göreve ilişkin uyuşmazlıklarda başvurulan; görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine, davacının, kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren on gün içinde yeniden dilekçe vermesinin gerektiği, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine ilişkin HUMK m. 193 hükmünün, somut olaya kıyasen uygulanması gerekir.
Bu durumda, sonradan görevli mahkemede açılan dava, görevsiz mahkemede açılmış olan davanın devamı niteliğinde kabul edilerek, görevsiz mahkemede dava açılması ile kazanılmış haklar saklı tutulmuş olacağından, hak düşürücü süre de, hatalı yargı düzenine bağlı mahkemede davanın açıldığı tarihe göre belirlenecektir.
Sonuç olarak; idari yargı kararını takiben adli yargıda (hukuk mahkemesinde) yeni bir dava açabilmenin koşulları şu şekilde belirlenmelidir:
Davanın görevsiz yargı yerinde açılmış olması;
Görevsiz yargı yerinde açılan davanın, adli yargı düzeni içinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması;
İdari yargı yerince verilen görevsizlik kararının temyiz edilmeyerek ya da temyiz edildiği takdirde onanmak suretiyle kesinleşmiş olması, kesinleşen kararı takiben 10 günlük süre içerisinde görevli adli yargı yerinde yeni bir davanın açılmış olması;
İdari yargıda açılan dava ile adli yargıda açılan davanın aynı nitelikte olması.
Belirtilen bu koşulların varlığı halinde, adli yargıda açılmış dava, hatalı yargı yolunda açılmış davanın devamı niteliğinde bulunacak, hak düşürücü süre de korunmuş olacaktır. Böylece, görevsizliğe ilişkin bir kararın, iş bölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olmasının, yargı kollarına göre farklı sonuçlar doğurmasının önüne geçilerek, anayasal nitelikteki hak arama özgürlüğü zedelenmemiş olacaktır…” gereği belirtilmiştir.
Davanın yasal sürede açılıp açılmadığının yukarıda belirtilen yöntem çerçevesinde yapılacak irdelemeyle belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.
b)Davanın yasal sürede açıldığının belirlenmesi halinde;
Mahkemece; işin, işyeri devamlı sigortalıları ile yapıldığı iddiası ve müfettiş raporundaki tespitlerin tümü gözetilerek, daimi işyeri sigortalıların sayısı, niteliği, inceleme konusu işyerine mesafesi, işin niteliği, bitirilme süresi, aynı dönemde başkaca işlerin taahhüt ve ifa edilip edilmediği, gibi hususlar dikkate alınarak, bu işin daimi işçilerle yürütülmesinin mümkün olup olmadığı araştırılmalı, eksik işçilik bildirimi bulunup bulunmadığı hususları 506 sayılı Yasanın 130. maddesinde öngörülen ilke ve esaslar çerçevesinde irdelenip, gerekirse iş kolunda ve mali konularda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, denetime elverişle ve yeterli olmayan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.
3-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri, taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların birer birer, şüphe ve tereddüde mahal bırakmayacak şekilde hüküm fıkrasında gösterilmesi zorunlu olup, davanın kabulüne karar verilip, davacının sürekli iş yerinin bulunduğu yerde işçilerini kuruma bildirdiği, davalı kurumun yeniden dosya açarak yürürlükte ki mevzuata göre eksik işçilik bildirilmesi nedeniyle davacı adına tescil edilen işyeri dosyası ve bu dosya nedeniyle idari para cezası tahakkuk ettirilmesinin mümkün olmadığı kabul edildikten
sonra, yapılan işe göre davacının 86.511.00 TL’lik miktar üzerinden işçilik bedelinin kuruma bildirmesi gerektiğinin tespitine karar verilerek kendi içinde çelişki yaratacak şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ile davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı avukatı yararına takdin edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.06.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.