YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9363
KARAR NO : 2014/9893
KARAR TARİHİ : 05.05.2014
Mahkemesi : İzmir 12. İş Mahkemesi
Tarihi : 11.02.2014
No : 2013/309-2014-130
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 06.05.1989 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulü ile davacının ilk sigortalı çalışmaya başladığı tarihin 06.05.1989 olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı SGK avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmünde yer alan düzenleme ile genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun olduğu kabul edilmelidir.
Dava konusu, somut olayda; mahkemece, 06.05.1989 tarihli işe giriş bildirgesinin varlığı, süresinde kuruma verilmesi ve verildiği yılın serilerinden olması hususu dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; sigortalılık başlangıcının tespitine ilişkin YHGK’nun 01.06.2011 günlü 2011/307 E -2011/366 K sayılı, 21.09.2011 günlü ve 2011/527 E-2011/552 K sayılı ilamları gözetildiğinde eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
YHGK’nun belirtilen ilamlarında da bahsedildiği üzere, 506 sayılı Kanunun 108.maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunması yeterli olmayıp, ayrıca Kanunun 2.maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmaların aranması da gereklidir.
Bu nedenledir ki, somut olayda; uyuşmazlık, fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece, bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yöntemince düzenlenip süresi içinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de, fiili çalışmanın varlığının ortaya koyulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Kanunun 79/8.maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, aynı zamanda sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının
kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında, adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği, ancak, yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda, çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve Anayasa’nın 60.maddesinde tanımlanan sosyal güvenlik hakkının niteliği gereği bu tür davalarda, hâkim, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını resen belirlemelidir.
Bunun için de bu tür davalarda, işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile Kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, işyeri çalışanları saptanmalı ve sigortalının hangi işte ne kadar süre ile çalıştığı açıklanmalı, davaya konu olayda ise, her ne kadar, komşu işyerleri araştırılmasına rağmen, bulunmamamış ise de; mahkemece, işe giriş bildirgesinin verildiği işyeri dosyası getirtilmemiş, dinlenen tanığın davacının çalıştığını iddia ettiği 1989 yılından sonra çalıştığı anlaşılmış, davacının çalıştığını iddia ettiği dönemdeki, davacının çaışmasını bilebilecek aynı işyerinde çalışan veya komşu işyeri işveren veya çalışanlarının olup olmadığı, emniyet veya kolluk aracılığıyla tespit edilmemiştir. Mahkemece, bulunabilecek başka bir tanık olup olmadığı tespit edildikten sonra, bu tanıkların bilgilerine başvurulmalı, gerçek çalışma olgusu, somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.
Mahkemece, bu açıklamalar çerçevesinde, yeterli araştırma yapıldıktan sonra, toplanan tüm delillere göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.