YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9311
KARAR NO : 2014/14108
KARAR TARİHİ : 09.06.2014
Mahkemesi : İzmir 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 13.03.2014
No : 2013/454-2014/191
Davacı, 18.03.1985-30.04.2008 tarihleri arasında Kurumca kabul edilen süreler haricinde 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
Davanın yasal dayanağı,1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler…”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
Davaya konu somut olayda; davacı 15.06.1987 tarihli giriş bildirgesi ile 18.03.1985 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında tescil edilmiş olup; davacının Kurumca kabul edilen 18.03.1985-02.05.1985, 16.07.2003-30.09.2003 ve 01.04.2008-30.04.2008 tarihleri arasındaki dönem haricinde davaya konu dönemde vergi mükellefiyeti yoksa da, 19.03.1985-04.04.2008 tarihleri arasında Diyarbakır Bakkallar odası, 08.12.1994-15.08.2005 tarihleri arasında İzmir Pazarcılar odası kaydının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemenin 08.12.1994-30.04.2008 tarihleri arasında Kurumca kabul edilmeyen dönemlerde anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sigortalı olduğunun kabulünde bir isabetsizlik yok ise de, 18.03.1985 – 08.12.1994 tarihleri arasındaki dönem yönünden davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılığın oluşumu için “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, Diyarbakır Bakkallar Odası kaydının bulunduğu anılan tarihler arasında kendi nam ve hesabına bakkal işletip işletmediği, bu bağlamda çalışmasının bulunup bulunmadığı ve varsa süreleri tereddütsüz belirlenmeli, bu çerçevede resen araştırma yapılarak zabıta marifeti ile ihtilaf konusu dönemde davacının geçimini ne şekilde temin ettiği mahallinde yapılacak araştırma ile belirlenmeli, davacı tarafından bildirilecek ve mahkemece resen belirlenecek tanıklar yoluyla kendi nam ve hesabına çalışmaların varlığı tespit edilmeli, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmeli, kendi nam ve hesabına çalışmanın olmaması halinde, davacının anılan dönemde prim ödemesinin bulunmaması ve af kapsamında prim ödemelerinin de olmaması karşısında isteğe bağlı sigortalı kabul edilemeyeceği de gözetilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.