Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/8649 E. 2014/14239 K. 10.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8649
KARAR NO : 2014/14239
KARAR TARİHİ : 10.06.2014

Mahkemesi : Bursa 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 17.01.2013
No : 2009/1073-2013/5

Rucüan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı Kurum ve davalılardan Türkiye Sigorta ve Şirketler Birliği (Güvence Hesabı) vekillerince istenilmesi ve davalı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.06.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Av. S.. A.. ile karşı taraf adına Av. E.. N.. U..geldiler. Diğer davalılar adlarına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi tarafından dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava; 01.07.2003 tarihli trafik-iş kazasında sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerden oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Yasanın 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 9, 10 ve 26. maddeleridir.
Davanın 506 sayılı Yasanın 10 ve 26. maddelerine dayanılarak açılması halinde mahkemece her iki maddede öngörülen koşulların oluşup oluşmadığının araştırılıp saptanmasının gerekmektedir. Her iki madde koşullarının oluştuğunun tespiti halinde, Dairemizin yerleşmiş görüşüne göre 10. maddenin, uygulama önceliği bulunmaktadır.
506 sayılı Yasanın 26. maddesi kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, davalılar Kurumun rücu alacağından kusurları oranında sorumludurlar. Somut olayda kazaya sebep olan E.. Y.. %100 oranında kusurlu bulunmuş, işveren P.. K..’nun kusursuz olması nedeniyle hakkında 26. madde koşullarının gerçekleşmemiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, 10.madde koşulları yönünden işverenin sorumluluğu tartışılmamıştır.
506 sayılı Yasanın 9. maddesi; “’işveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır.
Dışişleri Bakanlığının sigortalı olarak yurtdışı göreve atanan personeli için işe giriş bildirgeleri ise, Kuruma en geç üç ay içinde gönderilir. ” hükmünü içermektedir.
Anılan yasanın 10. maddesinde, “Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımları Kurumca sağlanır…
Ancak, yukarıki fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22 nci maddede sözü geçen tarifeye göre hesabedilecek sermaye değerleri tutarı, 26 ncı maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan madde hükümlerine göre işverenin rücu alacağından sorumluluğu için; işe giriş bildirgesinin sigortalının, işe başlatılmasından önce verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin kuruma verilmesinden önce meydana gelmesi gerekir.
İşverenin, 506 sayılı Yasanın 10. maddesine dayalı tazmin sorumluluğunun sınırlanın belirlenmesi konusuna çözüm getiren, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 15.03.1995 t., 1994/800 E., 1995/166 K. sayılı ilamında “…Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş, hak sahiplerinin işverenden isteyebileceği tazminat (tavan) miktarını önce kusur durumunu hiç gözetmeksizin belirlemek ve belirlenen tazminat miktarını geçmemek üzere davalının olaydaki kusursuzluğu dikkate alınarak Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uygulanarak varılacak sonuç uyarınca rücu alacağına hükmetme…” gereği öngörülmüş olup; işverenin sorumluluk sınırlarının belirlenmesinde, kendisinin kusurlu olup olmaması etkili bulunmakta ve eldeki davada olduğu gibi, işverenin kusursuz bulunduğu durumlarda, ilk peşin sermaye değerli gelir miktarı olarak ortaya çıkan tazminat tavanından, Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44. maddeleri (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51-52. maddeleri ) uyarınca % 50’den aşağı olmamak üzere indirim yapılmak suretiyle belirlenmesi zorunluluğu vardır.
Mahkemece, 506 sayılı Yasanın 10. maddesi koşullarının gerçekleştiği çekişmesiz bulunan davalı işverenin sorumlu olduğu Kurum zararı, yukarıda açıklandığı üzere sigortalıya bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değeri toplamından, takdir edilecek oranda hakkaniyet indirimi yapılarak belirlendikten sonra, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.
3-Zorunlu mali sorumluluk sigortası; “Motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına, bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan mali ve hukuki sorumluluğunu belli limitler dahilinde güvence altına almak” üzere oluşturulmuştur. Dolayısıyla sigorta şirketinin, Kurumun rücu alacağından sorumluluğu; kaza tarihi itibariyle geçerli olan poliçede yazılı sorumluluk limiti ile sınırlıdır.
506 sayılı Yasanın 26. maddesi ile Kuruma tanınan rücu hakkı Kanundan doğan bağımsız bir rücu hakkı vasfında olup, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; sigorta şirketinin 2918 Sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle, poliçe limitini teşkil eden miktarın sigortalı ya da hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; sigorta şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödediği miktar kadar sorumlu tutulmaması, yargılama giderleriyle vekalet ücretinden sorumluluğun da, poliçe limiti kapsamındaki ödeme yükümlülüğüyle orantılı olarak belirlenmesi gerekir.
Rücu davalarında faiz başlangıç tarihinin giderler yönünden sarf ve tediye tarihleri olduğu, sigorta şirketleri bakımından 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98 ve 99
maddeleri ile Karayolları Trafik Garanti Fonu Yönetmeliği’nin 12, 13 ve 14. maddelerinde yazılı şekilde bir başvurunun varlığına karşın gerekli ödemenin yapılmaması halinde, davalının anılan düzenlemede öngörülen 8 iş günlük yasal sürenin sonunda temerrüde düşeceği, gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvurulması ya da hiç müracaatın bulunmaması halinde ise davalının temerrüdü söz konusu olmayacağından, faiz başlangıcının icra takibine girişilmişse takip tarihi, dava açılmışsa dava tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.
Somut olayda;
a)Sigorta olayına karışan aracın sigortacısı sıfatıyla, zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesinde, sakatlık ve ölüm giderleri yönünden öngörülen kişi başına 18.000,00 TL’lik limit ile sorumlu olan davalı sigorta şirketi, ölen sigortalının hak sahiplerine zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi kapsamında, destekten yoksun kalma tazminatı olarak 31.12.2007 tarihinde poliçe limitinin tamamını ödediğine ilişkin savunması gözetilerek, mükerrer ödemeye meydan verilmemesi açısından, ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa tarih ve miktarı yönünden dayanağı belgeler de getirtilerek yöntemince araştırıldıktan sonra, poliçe limitinin ödenmesi halinde hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gereğinin gözetilmemesi,
b)Davalı sigorta şirketinin temerrüde düşürülmediğinin anlaşılması karşısında, tahsiline karar verilen alacağa dava tarihinden yasal faiz işletilmesi gerektiği gözetilmeyerek, yazılı şekilde onay, sarf ve tediye tarihlerinden faiz işletilmesi,
c)Harçtan sorumluluğun, poliçe limiti kapsamındaki ödeme yükümlülüğüyle orantılı olarak belirlenmemesi,
d)Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde belirtilen unsurları içeren, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösterir, infazda tereddüde yol açmayacak bir hüküm oluşturulması yasal gereği gözetilmeksizin, davalı sigorta şirketinin poliçe limiti kapsamında yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğu miktarın açıkça gösterilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ile davalı T. Sigorta ve reasürans Şirketleri Birliği (Güvence Hesabı) vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı Kurum avukatı yararına takdir edlin 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan Türkiye Sigorta ve ..Şirketler Birliği (Güvence Hesabı)’na yükletilmesine, davalılardan Türkiye Sigorta ve .. Şirketler Birliği (Güvence Hesabı) avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacı Kurum avukatına yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılardan Türkiye Sigorta ve .. Şirketler Birliği (Güvence Hesabı)’na iadesine, 10.06.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.