Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/8231 E. 2014/16329 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8231
KARAR NO : 2014/16329
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

Mahkemesi : Bakırköy 10. İş Mahkemesi
Tarihi : 05.02.2014
No : 2012/199-2014/51

Dava, hizmet ve sigorta primine esas kazanç (ücret) tutarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı taraflar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)26.08.2009 günü itibarıyla 5510 sayılı Kanun hükümleri kapsamında adına işyeri tescili gerçekleştirilen davalı işverenin uyuşmazlık konusu dönemde de faaliyetinin var olduğu, anılan işyerinden 26.08.2009 – 05.05.2010 tarihleri arasında tam gün üzerinden eksiksiz olarak davalı Kuruma bildirimleri gerçekleştirilen davacının G… Marmara Telekom Turizm Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. ortaklığının bulunduğu anlaşılmakta olup 14.09.2001 – 26.08.2009 döneminde hizmet akdine tabi olarak, 26.08.2009 – 05.05.2010 döneminde de asgari ücretin üzerinde ücretle çalışıldığının tespitine ilişkin davada mahkemece yapılan yargılamada ücret iddiası reddedilip hizmet süresi aynen hüküm altına alınmıştır.
1479 sayılı Kanunun 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla değişik 24. maddesinde, kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan limited şirketlerin ortakları “zorunlu sigortalı” sayılmış, 02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunla anılan maddede değişiklik yapılmış ise de limited şirketlerin ortakları yönünden aynı düzenleme korunmuştur. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde de, bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan limited şirketlerin ortaklarının zorunlu sigortalı olduğu belirtilmiştir.
Diğer taraftan anılan Kanunun “Sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlığını taşıyan 53. maddesinin 1. fıkrasında, sigortalının, 4. maddenin 1. fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı öngörülmüş, anılan fıkra daha sonra 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişikliğe uğramıştır. 01.03.2011 günü yürürlüğe giren bu maddede, sigortalının 4. maddenin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi durumunda ise aynı maddenin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı açıklanmış, 5510 sayılı Kanuna 6111 sayılı Kanunla eklenen geçici 33. maddede de, Kanunun 53. maddesinin 1. fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişikliklerin, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemen olup buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları ve kanunları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir. 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için, gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Şu durumda 506 sayılı (hizmet akdine dayalı olarak işveren/işverenler tarafından çalıştırılma) ve 1479 sayılı (hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma) Kanunlar kapsamında veya 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentleri çerçevesinde birleşen (çakışan) zorunlu sigortalılık olgusuna ilişkin olarak; 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden baskın sigortalılığa üstünlük tanınmalı, 01.10.2008 – 01.03.2011 dönemi yönünden 5510 sayılı Kanunun 53. maddesi gereğince ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınmalı, 01.03.2011 tarihinden itibaren ise anılan maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gözetilerek hizmet akdine dayalı çalışmaya değer verilmelidir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, iddiayı destekleyen poliçelerin varlığı ile bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların anlatımları karşısında uyuşmazlık konusu dönemde hizmet akdine tabi çalışma olgusu doğrulanmakta ise de davacının limited şirket ortaklığı yönünden inceleme ve araştırma yapılmadığı belirgindir. Bu bakımdan; öncelikle davacının ortaklık, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılık durumları, tarihleri, prim ödeyip ödemediği belirlenmeli, anılan şirketin Ticaret Sicili Memurluğu kayıtları, vergi belgeleri elde edilerek tasfiye, iflas, terkin, ticareti terk vb. olguları saptanmalı, geçerli Bağ-Kur sigortalılığının varlığı durumunda bu kez 14.09.2001 – 01.10.2008 dönemi yönünden yöntemince baskın sigortalılık olgusu araştırması yapılmalı, anılan dönemde üstünlük tanınması gereken sigortalılık ilişkisi ortaya konulup buna göre 01.10.2008 – 26.08.2009 tarihleri arasında tabi olunacak sigortalılık statüsü belirlenerek elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davalı D.. Ş..’ne geri verilmesine, 02.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.