Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/8039 E. 2014/16350 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8039
KARAR NO : 2014/16350
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

Mahkemesi : Ankara 7. İş Mahkemesi
Tarihi : 13.02.2014
No : 2012/1876-2014/93

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı taraflar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Uyuşmazlık konusu dönemde adlarına 506 ve 5510 sayılı Kanunlar kapsamında işyeri tescili bulunmayan davalı işverenlerin minibüs işletmeciliği faaliyetini yürüttüğü, 27.02.2012 günü itibarıyla tescil edilen işyerinden anılan tarihten itibaren davalı Kuruma bildirimleri gerçekleştirilen davacı hakkında davalılara ait 06 J 1633 plakalı minibüs yönünden 26.01.2009 gününden itibaren 5 tane, dava dışı farklı kişilere ait 6 araç bakımından ise 14.04.2009 tarihinden itibaren 7 tane trafik tutanağı düzenlendiği gibi, işverenlerin de aralarında bulunduğu toplam 13 kişi hakkında hizmetin geçtiği ileri sürülen minibüse ait tutanakların bulunduğu anlaşılmakta olup sonucu itibarıyla 01.05.2008 – 27.02.2012 döneminde Ulus – Seyranbağları hattında hizmet akdine tabi şoför olarak geçen çalışmaların tespitine ilişkin davada mahkemece yapılan yargılamada istem hüküm altına alınmıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleri olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Ayrıca 5510 sayılı Kanuna 01.03.2011 günü yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun 51. maddesiyle eklenen ve “Bazı kısmi süreli çalışanların sigortalılıkları” başlığını taşıyan ek 6. maddede, ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşıma aracı işyerleri ile 4. maddenin 2. fıkrasının (b) bendinde belirtilen ve Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenecek alanlarda kısmi süreli iş sözleşmesiyle bir veya birden fazla kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içerisinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 günden az olan kişilerin sigortalılıklarının, bu madde kapsamında kendileri tarafından 30 gün üzerinden prim ödemeleri suretiyle sağlanacağı, bu madde kapsamında sigorta hak ve yükümlülüklerinin, kendilerince veya kendilerini çalıştıranlar tarafından ya da çalışanların üye oldukları meslek odası, birlik veya benzeri kuruluşlarca bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı, bu madde kapsamındaki sigortalılar hakkında, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası ve istekleri durumunda işsizlik sigortası hükümlerinin uygulanacağı, bu madde kapsamında ödenen primlerin, Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık olarak değerlendirileceği, bu madde kapsamındaki sigortalılar ile ilgili olarak, bu maddede aksine hüküm bulunmaması kaydıyla bu Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır.
Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanununun 13. maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşmenin kısmî süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63. maddesinde, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı öngörülmüştür. Bu tür hizmet akdine tabi çalışma iddiasına dayalı davalarda tam gün üzerinden veya kısmi zamanlı olarak çalışma olgusunun ortaya konulması önem arz etmekte olup tüm mesainin hasredilip hasredilmediği, başka işverenlere ait işyerlerinde herhangi bir hizmetin söz konusu olup olmadığı irdelenmeli, çalışmanın kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığı takdirde bu kez günde kaç saat hizmet verildiği ve giderek haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenmeli, sonrasında değinilen 63. madde kapsamında 7,5 saatlik çalışmanın 1 iş gününe karşılık geldiğinden yola çıkılarak hüküm altına alınması gereken aylık çalışma süresi belirlenmelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.2010 gün ve 2010/21-230 Esas – 2010/266 Karar, 29.04.2011 gün ve 2011/21-130 Esas – 2011/256 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Yukarıdaki yasal mevzuat ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, işverenlere ait araca ilişkin ilk tutanak tarihi dikkate alındığında çalışma ilişkisinin 26.01.2009 günü başladığı belirgin ise de anılan tarihten itibaren hüküm altına alınan dönem yönünden tanıkların anlatımları hüküm vermeye elverişsizdir. Bu bakımdan; 1989 doğumlu davacının askerlik dönemi belirlenmeli, özellikle, farklı kişilerin araçlarında da şoförlük yapıldığı yönündeki anlatımlar ve bu konudaki tutanaklar ile işverenlere ait aracın başkalarınca da kullanıldığını gösteren tutanaklar dikkate alınmak suretiyle, kendisine husumet yöneltilenlerin işverenliği altındaki çalışma olgusunu aydınlatmaya yönelik olarak, hizmetin geçtiği ileri sürülen hatta/bölgedeki araç sahipleri ve şoförler saptanarak dinlenilmeli, aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve çalıştırdığı kişiler yöntemince belirlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, belirdiği takdirde tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, 4857 sayılı Kanunun 13. ve 63. maddeleri ile 01.03.2011 gününden itibaren süregelen dönem bakımından da ayrıca 5510 sayılı Kanunun ek 6. maddesi kapsamında çalışma ilişkisi irdelemeye tabi tutulmalı, hizmetin kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığında nasıl ve ne şekilde gerçekleşip günde kaç saate karşılık geldiği ortaya konularak öngörülen yöntemle saat/gün dönüştürme işlemi yapılmalı ve toplanan kanıtlardan elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istekleri durumunda davalılar A.. E.. ve M.. G..’e geri verilmesine, 02.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.