YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7869
KARAR NO : 2014/20609
KARAR TARİHİ : 24.10.2014
Mahkemesi : Birecik Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 21.06.2012
No : 2011/353-2012/416
Davacı, 08.06.1990- 30.03.2000 ile 10.10.2002-28.05.2004 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespitini ve tespit edilen sürelerde 6111 sayılı Yasa’dan faydalanabileceğinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25’inci maddelerinde “…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler…”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Öngörülen istisnaları dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendine göre ise, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar ile gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Ayrıca, 1479 sayılı Kanunun Geçici 18 ve 5510 sayılı Kanunun Geçici 8’inci maddelerindeki düzenlemeler ile 04.10.2000 (01.10.2008) tarihinden sonra 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur (5510 sayılı Kanunun 4/1-b) sigortalılık tescili olanlar, 20.04.1982 – 04.10.2000 (04.10.2000 – 01.10.2008) tarihleri arasında vergi kayıtları olması halinde, Geçici 18 (Geçici 8)’inci maddede belirtilen sürelere ilişkin prim tutarlarını ödeyerek, o döneme ilişkin sigortalı sayılabileceklerdir. Buradaki sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin başlaması için öngörülen tarihlerden itibaren, borçlanma hakkı belirtilen süreler dahilinde kullanılmalıdır. Aksi takdirde sonradan sigortalılık tesciline imkan bulunmamaktadır. 04.10.2000 (01.10.2008) tarihinden önce anılan sigortalılık kapsamında tescili bulunanlar yönünden ise 1479 sayılı Kanunun Geçici 18 (5510 sayılı Kanunun Geçici 8)’inci maddesinin uygulanması mümkün bulunmayıp, sigortalılık niteliklerinin 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25’inci maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.
Davaya konu somut olayda; davacının, 02.06.2004 tarihli talebe istinaden 28.05.2004 tarihi itibari ile 1479 sayılı yasaya göre tescilinin yapıldığı, davalı Kurumca davacının 28.05.2004 tarihi itibari ile Bağ-Kur sigortalısı kabul edildiği, dava konusu uyuşmazlık dönemlerinin 08.06.1990- 30.03.2000 ile 10.10.2002-28.05.2004 tarihleri arası olduğu, davacının 08.06.1990-30.03.2000 tarihleri arasında vergi kaydının ve 10.10.2002 tarihinden devamla oda kaydı bulunduğu, mahkemece; davacının 01.10.2008 öncesi tescili bulunmaması nedeni ile davanın reddedildiği anlaşılmaktadır.
4956 sayılı Kanunun 47. maddesiyle değişik 1479 sayılı Kanunun Geçici 18. maddesinde; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49 uncu ve ek 15 inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmünü içermekte olup, buna göre, Kanunda öngörülen başvurusu süresi 02.02.2004 günü mesai bitimi itibarıyla sona ermiş olup, anılan tarihe kadar başvurusu bulunmayan ve prim ödemediği de belirgin olan davacının 04.10.2000 tarihi öncesine ilişkin isteminin reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
10.10.2002-28.05.2004 (tescil tarihi) dönemine ilişkin olarak; bu yönde davanın yasal dayanağı olan 1479 sayılı Kanunun 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle değişik 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanların, Esnaf ve Sanatkâr siciline kayıtlı bulunanların veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yöntemince kayıtlı olanların sigortalı sayılacağı belirtilerek bu tür kayıtlardan yalnızca birinin varlığı yeterli görülmüş; daha sonra anılan madde 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle değiştirilerek zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden muaf olanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir. Öte yandan belirtilmelidir ki; gelir vergisi yükümlüsü olmak, Esnaf ve Sanatkâr Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yöntemince kayıtlı bulunmak, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın karinelerini oluşturmakta ise de, zorunlu sigortalılık için ön koşul, başka sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalmak kaydıyla herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmiş olmasıdır.
Bu nedenle; 10.10.2002–28.05.2004 dönemi yönünden de 3165 sayılı Yasa ile değişik 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25. maddelerindeki düzenlemeler gözetilerek, yöntemince araştırma yapılmalı, tüm kanıtlar toplanmalı, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun eylemli varlığı saptanmalı, elde edilen kanıtlar birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24.10.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.