Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/7809 E. 2014/11067 K. 15.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7809
KARAR NO : 2014/11067
KARAR TARİHİ : 15.05.2014

Mahkemesi :Kozan 1. Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :06.06.2011
No :2009/257-2011/327

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir
Hükmün, davacı Kurum ve davalılardan T.. S.. AŞ avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1) Davacı Kurum ve davalılardan T.. S.. AŞ vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Davanın yasal dayanağını teşkil eden 1479 sayılı Kanun’un 63’üncü maddesi uyarınca davacı Kurumun rücu hakkı, kanundan doğan kendine özgü ve bağımsız rücu hakkı niteliğindedir. Anılan madde uyarınca yapılan sosyal sigorta yardımlarının ilk peşin değerinin altında rücu alacağına hükmolunamaz. Böyle olunca sigortalının tazmin sorumlularından isteyebileceği tazminat miktarının hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle, Mahkemece gerçek zarar hesabı yaptırılması isabetsizse de, bu husus sonuca etkili olmadığından bozma sebebi sayılmamıştır.
3) 1479 sayılı Kanunun 63. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…araç sahiplerine…” ibaresinin Anayasa Mahkemesinin 27.03.2002 tarih 2001/343 Esas, 2002/41 sayılı Kararı ile Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermesi karşısında, Yasanın 63. maddesindeki şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı karşısında; kazaya konu aracın kaydi maliki olan davalının işleten sıfatı yoksa sorumlu tutulamayacak, araç maliki aynı zamanda işleten ise, sorumlu tutulacaktır. Burada değerlendirilmesi gereken husus davalının işleten sıfatı ile sorumlu olup olamayacağına ilişkindir. Trafik sicilinde adı kayıtlı bulunan kişi, aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere kullanıyor ve araçtan çıkar sağlıyor ise, karşılığında hem şekli, hem de maddi anlamda işletenlik sıfatı birleşmiş olur.
2918 sayılı Yasanın 3. maddesinde; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatı ile sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişinin işleten olduğu, ancak ilgilisi tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikenin kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu olduğu ispat edilirse, bu kişinin, işleten sayılabileceği hükme bağlanmıştır.
Hal böyle olunca, vefat eden Celalettin’in kullandığı aracın trafik kaydında malik görünen davalı S.. E..’in 1479 sayılı Yasanın 63 ve 2918 sayılı Yasanın 3. maddesi kapsamında işleten sıfatının varlığı araştırılarak yöntemince belirlenmesinden sonra karar verilmesi gerekirken, soyut tanık beyanlarına itibar edilerek eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
4) Bağ-Kur’a anılan madde ile tanınan rücu hakkı Kanundan doğan bağımsız bir rücu hakkı vasfında olup, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; Sigorta Şirketlerinin 2918 sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktar, Kurumun rücu davasından önce sigortalı ya da hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; Sigorta Şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödediği miktar kadar sorumlu tutulmaması gerekir.
Ne var ki, Sigorta Şirketi tarafından poliçeye dayalı olarak sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemenin; Bağ-Kur’a tanınan Kanundan doğan rücu hakkının sigortalı ya da hak sahiplerine tanınan haktan bağımsız olarak kullanılması, başka bir anlatımla halefiyet ilkesine dayanmaması nedeniyle 1479 sayılı Kanunun anılan maddesi kapsamındaki diğer tazmin sorumlularının tavan sınırlamasına tabi olmayan sadece sigortalı ya da hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin değeri ve buna uygulanan kusur payı ile sınırlı bulunan sorumluluklarında rücu alacağından düşülemeyeceği de açıktır.
Davada somutlaşan olayda; davalı sigorta şirketi, hak sahiplerine poliçe limiti kapsamında ödeme yapıldığını belirterek, sorumluluğun tespitinde yasal yükümlülük uyarınca yapılan ödemenin de gözetilmesi gereğini dile getirdiği halde, mükerrer ödemeye meydan verilmemesi açısından, davalı Sigorta Şirketi vekilinin ödeme iddiası üzerinde durulup, ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa tarih ve miktarı dayanağı belgeler de getirtilerek yöntemince araştırıldıktan sonra, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde sigorta şirketinin sorumluluğuna karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O hâlde, davacı Kurum ve davalılardan T.. S.. AŞ avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalılardan T.. S.. AŞ.’ye iadesine, 15/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.