Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/773 E. 2014/2337 K. 11.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/773
KARAR NO : 2014/2337
KARAR TARİHİ : 11.02.2014

Mahkemesi :Zonguldak 3. İş Mahkemesi
Tarihi :07.11.2013
No :2013/2-2013/557

Dava, hak sahibi konumundaki davacının 5510 sayılı Kanun hükümleri göre kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
Hakkında verilen boşanma kararı 09.12.1998 tarihinde kesinleşen davacıya, 26.02.1974 günü yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı Kurumca gerçekleştirilen işlemle 18.10.2008 tarihi itibarıyla kesilerek, yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Diğer taraftan; anılan Kanunun 59. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetiminin, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütüleceği, bu memurların görevleri sırasında belirledikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin, yemin dışında her türlü delile dayandırılabileceği, bunlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, bu Kanunun uygulanması bakımından, anılan memurların, 4857 sayılı İş Kanununda belirtilen denetim, teftiş ve kontrol yetkisine de sahip oldukları açıklanmıştır. Maddede
belirtilen memurlarca hazırlanan ve ilgililerce herhangi bir çekince konulmaksızın imzalanan tutanakların aksinin sabit oluncaya kadar geçerli olması, bu tür tutanakların aksinin ancak yazılı delille kanıtlanabileceği anlamını taşımaktadır. Söz konusu tutanaklar ile anlatılmak istenilen ise, belgeye dayanılarak düzenlenmiş olanlar ile belgeye dayalı olmamakla beraber düzenleme aşamasında hazır bulunan işçi, işveren, üçüncü kişi anlatımları esas alınarak hazırlanıp doğruluğu da ilgili kişilerin imzaları ile onaylanan ve imza inkarına konu olmayan tutanaklardır. Bununla birlikte, anılan memurlar tarafından yapılan incelemeleri içeren tutanaklar ile bu tutanakların değerlendirilmesiyle varılan düşünce ve sonucun yazıya geçirildiği raporların, yalnızca Kurum görevlisince düzenlenip herhangi bir imzalı beyan içermediklerinden, 59. madde kapsamında aksinin yazılı delille kanıtlanması gereken belgeler olarak benimsenmeleri olanaksızdır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.02.2009 gün ve 2009/9-2 Esas – 2009/48 Karar sayılı, 11.09.2013 gün ve 2013/10-175 Esas – 2013/1075 Karar sayılı, 30.10.2013 gün ve 2013/10-326 Esas – 2013/1515 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
56. maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, değinilen 59. madde düzenlemesi ve buna ilişkin açıklamalar dikkate alınmalı, böylelikle, “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Somut olayda; Dairemizin uyulan bozma ilamından sonra, yalnızca davacının kayıtlı olduğu bölge yönünden Emniyet araştırması yapıldığı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları mahallelerin muhtar ve azalarının dinlenildiği, ancak, önceki bozma kararımızda belirtilen ve az yukarıda da yazılı olan hususların araştırılmadığının anlaşılması karşısında, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.