Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/7718 E. 2014/9892 K. 05.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7718
KARAR NO : 2014/9892
KARAR TARİHİ : 05.05.2014

Mahkemesi : Ankara 19. İş Mahkemesi
Tarihi : 21.11.2013
No : 2012/880-2014/9892

Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 01.10.1990 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulü ile davacının ilk sigortalı çalışmaya başladığı tarihin 01.10.1990 olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı SGK avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmünde yer alan düzenleme ile genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun olduğu kabul edilmelidir.
Dava konusu, somut olayda; mahkemece, 01.10.1990 tarihli işe giriş bildirgesinin varlığı, süresinde Kuruma verilmesi hususu dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; sigortalılık başlangıcının tespitine ilişkin YHGK’nun 01.06.2011 günlü 2011/307 E -2011/366 K sayılı, 21.09.2011 günlü ve 2011/527 E-2011/552 K sayılı ilamları gözetildiğinde eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
YHGK’nun belirtilen ilamlarında da bahsedildiği üzere, 506 sayılı Kanunun 108.maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıcı yönünden, salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunması yeterli olmayıp, ayrıca, Kanunun 2.maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmaların aranması da gereklidir.
Bu nedenledir ki, somut olayda; uyuşmazlık fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece, bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yöntemince düzenlenip süresi içinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de, fiili çalışmanın varlığının ortaya koyulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Kanunun 79/8.maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, aynı zamanda sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle, yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında, adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği, ancak, yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda, çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve Anayasa’nın 60.maddesinde tanımlanan sosyal güvenlik hakkının niteliği gereği, bu tür davalarda, hâkim, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını resen belirlemelidir.
Bunun için de, bu tür davalarda, işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile Kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, işyeri çalışanları saptanmalı ve sigortalının hangi işte, ne kadar süre ile çalıştığı açıklanmalı, davaya konu olayda ise, mahkemece, dinlenen tanıkların davacının çalışma iddiasını doğruladığına dair beyanları olmadığı gibi, davacının çalıştığı işyerinin de 30.05.1990 tarihinde 506 Sayılı yasa kapsamından çıkartıldığı ve bu nedenle, mahklemece, davacının çalıştığı işyeri hakkında vergi ve muhtasar beyanname verilip verilmediği, işyerinin ne üzerine çalıştığı ve yoklama tutanaklarının olup olmadığı, sonuç olarak çalıştığı iddia olunan yerin tespiti istenilen dönemde faal olup olmadığı hususunda yeterli araştırma yapmak gereği gözetilmeksizin ve davacının çalıştığını iddia ettiği dönemdeki davacının çalışmasını bilebilecek aynı işyerinde çalışan veya komşu işyeri işveren veya çalışanlarının olup olmadığı emniyet veya kolluk aracılığıyla tespit edilip dinlenmeksizin karar verilmesi isabetsizdir.
Mahkemece, bu açıklamalar çerçevesinde yeterli araştırma yapıldıktan sonra, toplanan tüm delillere göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.