YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7366
KARAR NO : 2014/9670
KARAR TARİHİ : 29.04.2014
Mahkemesi : Kırıkkale 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 13.02.2014
No : 2014/8-2014/62
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu belirtilerek, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dairemizin, Mahkemece uyulan 05.12.2013 tarih ve 2013/21920 Esas, 2013/23737 Karar sayılı bozma ilamında; “Davacının, davalı işyerinden verilen 10.01.1990 ve 10.09.1990 tarihli işe giriş bildirgeleri ve davacının vergi kaydının da bulunmadığı hususları ile tüm dosya kapsamı gözetildiğinde, davacının hizmet akdiyle çalıştığı belirgin olup, Mahkemece hizmet süresinin belirlenmesi gerektiği” ifade edilmiştir.
Bozma ilamı sonrasında, Mahkemece, davacının 183196.04 nolu işyerinde 10/01/1990-09/09/1990 döneminde 240 gün, 163001.04 nolu işyerinde 10/09/1990-10/05/1991 döneminde 240 gün hizmet aktine tabi ve asgari ücret karşılığı çalıştığının tespitine, 10/05/1991-31/12/1994 dönemine ilişkin talebinin fiili çalışma olgusunun varlığının kanıtlamaması ve bu dönem için verilmiş işe giriş bildirgesi bulunmadığından 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir. Bozma kararına uyulmakla, bozma kararı lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar ve mahkemece de bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi gerekir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı İBK) O halde mahkemece bozma kararına uyulduğuna göre, bozma kapsamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak karar verilmesi gerekir.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1’inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan mülga 506 sayılı Kanunun 79’uncu maddesidir. Anılan maddenin 10’uncu fıkrası (eski 8) hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen veya Kurumca tespit edilemeyen çalışmaların, sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesi amacıyla açılacak davaların, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde açılması gerekir. 506 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hak düşürücü süre 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunla on yıla çıkarılmış, ancak 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunla tekrar beş yıla indirilmiştir.
Söz konusu hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında -aynı işverenin değişik işyerlerinde dahi olsa- kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.
Öncelikle, hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup davanın esastan görülmesine engeldir. Bu nedenle, 10.05.1991-31.12.1994 arası dönem yönünden davanın hak düşürücü süreden ve çalışma olgusu sabit bulunmadığından reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Davacının çalışmasının işverene ait değişik işyerlerinden ve kesintisiz biçimde gerçekleştiğinin anlaşılması halinde hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahsedilemeyeceğinden, çalışmanın kesintisiz gerçekleştiği anlaşıldığı takdirde işin esasına girilmesi gerekirken, bu dönem yönünden davanın hak düşürücü süreden ve çalışma olgusunun gerçekleşmediğinden bahisle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Kabule konu diğer dönemler yönünden de, verilen hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Mahkemece, yapılması gereken iş, davacıya hangi tarihler arasında işverene ait hangi işyerlerinde çalıştığını açıklattırmak, çalışma kesintisiz gerçekleştiği takdirde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceğini gözetmek, işyerlerine ait dönem bordrolarını getirterek gerekirse resen tespit edilecek dönem bordro tanıklarını ve komşu işyeri tanıklarını dinlemek ve tarafların göstereceği diğer tüm deliller toplandıktan sonra hasıl olacak neticeye göre bir karar vermekten ibarettir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan Ali Koç Uzel (Uzel inşaat)’a iadesine, 29.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.