Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/7249 E. 2014/8998 K. 17.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7249
KARAR NO : 2014/8998
KARAR TARİHİ : 17.04.2014

Mahkemesi :İzmir 4. İş Mahkemesi
Tarihi :25.12.2013
No :2012/393-2013/474

Davacı, tıbbi malzeme bedelinin tahsili için tedarikçi firma tarafından kendisine yapılan icra takibi nedeniyle icra dosyasına ödemek zorunda kaldığı miktarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu belirtilerek, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, Bağ-Kur sigortalısı davacının, İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesince “Trombotik Trombositopenik Purpura” teşhisi nedeniyle, yapılan plasmaferez işleminde kullanılan tıbbi malzeme bedelinin davalı Kurumdan tahsili için vekalet verdiği dava dışı tedarikçi firmanın malzeme bedelini davalı Kurumdan tahsil edememesi üzerine davacıya yaptığı icra takibi nedeniyle ödemek zorunda kaldığı 13.015,00 TL’nin tahsiline ilişkindir.
Mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilamında; “Munzam zararın istenemeyeceği belirtilerek, davacının tedavisinde kullanılan tıbbi malzemelerin kullanımının, zorunlu olup olmadığının tespiti amacıyla, davacının tedavi edilen hastalığının uzmanı bilirkişiden rapor alınarak, bedeli dava konusu olan tıbbi malzemelerin kullanımının, hastanın sağlığına kavuşması yönünden, faydalı olma durumundan öteye, zorunlu olup olmadığının ortaya konulması gerektiği ifade edilmiş, reçetelendirilen malzemenin, yapılan değerlendirme sonucunda zorunlu olduğunun belirlenmesi halinde; anılan malzeme bedelinin denetlenip, faturadaki haliyle ödenecek nitelikte olup olmadığının ve buna bağlı olarak Kurum tarafından karşılanabilir miktarının belirlenmesi gerektiği” ifade edilmiştir.
Bozma ilamı sonrasında yürütülen yargılama süreci sonucunda ise, üçlü bilirkişiden alınan rapor doğrultusunda munzam zararı da içeren bedelin tahsiline karar verilmiştir.
Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usulî Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, Mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verilmesine rağmen, bozma ilamı gereği yerine getirilmeyerek yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.