Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/6079 E. 2015/6347 K. 02.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6079
KARAR NO : 2015/6347
KARAR TARİHİ : 02.04.2015

Mahkemesi :Kırşehir 1. Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :19.12.2013
No :2013/44-2013/577

Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Görev konusu, kamu düzeniyle ilgili olup, taraflarca ileri sürülmese bile mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında ele alınması gereken bir husustur.
İş Mahkemeleri 5521 sayılı Kanunla kurulmuş olan istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. 506 sayılı Kanunun 134 üncü maddesi de bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğini hükme bağlanmıştır.
Somut olayda, Mahkemenin görevini belirlerken, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hangi hukuki sebebe dayandığına bakmak gerekir.
506 sayılı Kanunun 26. maddesinden kaynaklanan rücuen tazminat davalarında, aynı Kanunun 134 üncü maddesi hükmü gereği davanın görülmesinde iş mahkemelerinin görevli bulunduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Dava konusu somut olayda ise, 506 sayılı Kanun kapsamında hükmedilen ve asıl işveren konumundaki davacının ödediği tazminatın alt işveren konumundaki diğer davalıdan tahsilinin talep edildiği ve davanın iç ilişkiden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Müteselsil borçlulukta iç ilişki; borçlular arasındaki, teselsüle vücut veren veya teselsülden meydana gelen hukukî ilişkilerin bütünü olarak tanımlanmaktadır. (Selahattin Sulhi Tekinay, Borçlular Arasında Akdî Teselsül (yayınlanmamış doçentlik tezi), İstanbul 1956, s. 153. )
Müteselsil borcun doğumuyla birlikte borçlular arasında meydana geldiği kabul edilen ve iç ilişki adı verilen bu kanunî borç ilişkisinin öngörülmesinin amacı, borcun tüm müteselsil borçlular arasında hakkaniyete uygun bir şekilde denkleştirilmesi, yani iç ilişkide paylaşılmasıdır. Gerçekten; müteselsil borçlulukta, alacaklının borcun muaccel olması şartıyla edimin tam veya kısmî olarak ifasını dilerse borçluların hepsinden, dilerse de herhangi birinden talep etme hakkına sahip olması (serbest müracaat hakkı); borçlulardan birini, dış ilişkide alacaklıya tek başına ifada bulunarak borcun tüm ekonomik yüküne tek başına katlanmak durumunda bırakabilir. İşte kanunun müteselsil borçlulukta iç ilişkiyi düzenleyen hükümleri, yeri geldiğinde borçlulardan birinin alacaklıya karşı hiçbir gerekçe göstermeksizin tek başına katlanmak zorunda kalabileceği bu ekonomik yükün, borçlular arasında hakkaniyete uygun bir şekilde dağıtılmasını esas almaktadır. ( S Altay, Müteselsil Borçlunun Rücu Hakkının Doğumundan Önce Borçtan Kurtulma Talebi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt.17 Sayı. 1-2 Yıl. 2011)
Borçlar Kanununun 50. ve 51. maddelerinde müteselsil sorumluluk halleri düzenlenmiş olup, iç ilişkiye hakim olan kurallar ise Borçlar Kanununun 146 ve 147. maddelerinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 167. ve 168. maddeleri) yer almaktadır
Somut olayda, davanın 506 sayılı Kanundan kaynaklanmayıp, Borçlar Hukuku hükümleri uyarınca iç ilişkiden kaynaklanan rücu alacağına ilişkin olduğu belirgin olup, İş Mahkemelerinde çözümlenmesi mümkün değildir.
Öte yandan İş Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde iş davalarına bakmak üzere bir Asliye Hukuk Mahkemesi görevlendirilir. İş davalarına bakmakla görevli Asliye Hukuk Mahkemesine açılan dava “İş Mahkemesi sıfatıyla” açılmış ise davaya bakmaya İş Mahkemesi değil genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesi görevli ise mahkeme görevsizlik kararı veremez. Bu durumda “İş mahkemesi sıfatıyla” baktığı davaya ara kararı ile “Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla” baktığını belirterek davaya bakmaya devam eder.
Yapılacak iş;ara kararı ile davaya Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatı ile bakıldığı belirtilerek bir karar vermektir.
Açıklanan sebeplerle,mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılarak çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, İş Mahkemesi sıfatıyla bakılmış olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin, bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.