Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/6010 E. 2014/8363 K. 10.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6010
KARAR NO : 2014/8363
KARAR TARİHİ : 10.04.2014

Mahkemesi : Babaeski Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 09.09.2013
No : 2011/87-2013/414

Dava, işkazası sonucu vefat eden sigortalının haksahiplerine bağlanan gelirler nedeniyle uğranılan Kurum zararının 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarfından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı vekili, işkazası sonucu vefat eden sigortalının haksahiplerine bağlanan gelirlerden şimdilik 5.000,00-TL sini talep etmiş, Mahkemece yapılan ilk yargılama sonunda davanın kabulü ile, 5.000,00-TL’nin onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi üzerine, temyiz denetimini yerine getiren Dairemizce, haksahibi dosyasındaki kusur raporu ile eldeki davada aldırılan kusur raporları birbiri ile çelişkili olduğu; dava dışı Y.. Ltd. Şti.’ne haksahibi dosyasında kusur izafe edilmiş iken yargılama sırasında aldırılan kusur raporlarında kusur oran ve aidiyetlerinin farklı olduğu, Mahkemece, çoğunluğu itibariyle iş kazasının gerçekleştiği iş kolunda uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu dosya içerisindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişkiler giderilerek belirlendikten sonra, 506 sayılı Kanunun 26 maddesi ile İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatında öngörülen, hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığını ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek, çelişkiden uzak, yargısal denetime elverişli, olayda tarafların kusur oranlarını ve nedenlerini de gösterecek şekilde rapor alınarak ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozma sonrası yapılan yargılamada; Mahkemece, 03.10.2011 tarihli, iş kolunda uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden kusur raporu alınmıştır. Mahkemece, hükme dayanak yapılan hesap raporunda, 03.10.2011 tarihli kusur raporu esas alınarak davalıların %100 kusurlu oldukları kabul edilmiş ve buna göre hüküm kurulmuş olmasına rağmen, gerekçeli karar da yine çelişkiye düşülerek kusur yönünden hak sahibi dosyasındaki kusur raporuna atıfta bulunulmuş, bu şekilde bozma ilamımızın gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Eldeki davada; kesinleşen ceza dosyasında, Hayri Sezgin ve Mehmet Karabi hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan mahkumiyet hükmü verilmiştir. 30.07.2013 tarihinde yani bozma kararımız sonrasında, davacı vekili talebini ıslah etmiş ve mahkemece, ıslah ile artırılan talebe göre karar verilmiştir. Davacı Kurum vekilince, ıslah talebi öncesi 3.4.2009 tarihinde, Babaeski Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2009/132 E. sayılı dosyasında, ıslah ile artırılan talep konusu ile aynı ek dava açıldığı anlaşılmıştır.
Bilindiği gibi, 818 sayılı Borçlar Kanununun 53. maddesi (6098 sayılı yasanın 73. madddesi ) hükmü uyarınca, hukuk hakimi ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı değilse de kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlıdır. Bu anlamda; ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum edilmiş olmaları ve mahkumiyetin kesinleşmesi halinde cezada mahkum olan kişilere kusur payı verilmesi gerekeceği muhakkaktır.
O halde mahkemece bozmaya uyulduğuna göre, bozma ilamı kapsamı doğrultusunda, bu anlamda; ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum edilip, mahkumiyeti kesinleşmiş olan kişilere kusur payı verilmesi gerekeceği gözetilerek, iş kazasının gerçekleştiği iş kolunda uzman kişilerden (daha önceki raporlarda bilirkişilik yapanlar dışında) oluşturulacak bilirkişi heyetinden, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu, tarafların iş kazası olayındaki sıfatları belirtilmek suretiyle, dosya içerisindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa, çelişkiler giderilerek belirlendikten sonra, 506 sayılı Kanunun 26 maddesi ile İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatında öngörülen, hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığını ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek, çelişkiden uzak, yargısal denetime elverişli, olayda, tarafların kusur oranlarını ve nedenlerini de gösterecek şekilde rapor alınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Kabule göre de;
a-) Davacı Kurum vekilince, üçüncü kişilerin kusuru nedeniyle teselsül hükümlerine dayanılmadığından, Mahkemece, hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri ve sosyal yardım zammı toplamının, davalıların kusur oranları toplamı karşılığına, karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
b-) Bozma sonrası ıslah talebinde bulunulamayacağının gözetilmemesi ve ayrıca, ıslah edilen miktar ile ilgili Babaeski Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2009/132 E. sayılı dosyasında ıslah öncesi, 3.4.2009 tarihinde davacı Kurum vekilince ek dava açılması nedeniyle, ıslah ile artırılan talep yönünden derdestliğin söz konusu olduğu hususunun, göz ardı edilmesi isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, bu yönleri amaçlayan davalı vekillerinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 10.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.