YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5674
KARAR NO : 2014/14098
KARAR TARİHİ : 09.06.2014
Mahkemesi :İstanbul 4. İş Mahkemesi
Tarihi :18.12.2013
Dava, malullük aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
07.10.1985-10.08.1990 tarihleri arasında 506 sayılı Kanuna tabi sigortalılığı bulunan davacının, 18.01.2011 tarihinde Kurumdan malullük aylığı talebinde bulunduğu, Kurumca %60 oranında meslekte kazanma gücü kaybı bulunmadığı için talebinin ret edildiği, Kurumun ret kararı üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmakla, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 25 ve devamı maddeleridir.
Anılan Kanunun 25. maddesinin 1. fıkrasının “Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır.” hükmü ile sigortalıların hangi hallerde malul sayılacağı belirlenmiş, 26. maddenin “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a)25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./14.mad) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c)Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü ile de malul sayılan sigortalıların malullük aylığından yararlanabilmeleri için gereken şartlar düzenlenmiştir.
Hastanelerin sağlık raporları arasında çelişki bulunması durumunda, bu çelişkinin, 95. maddede belirtilen prosedüre uyularak, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan, itiraz halinde ise Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla giderilmesi gereklidir. Ancak Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan verilecek rapor ile Adlî Tıp Kurumu’ndan alınacak rapor arasında çelişki mevcut olması halinde Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınmalıdır.
Somut olayda; Yüksek Sağlık Kurulunun 10.08.2011 tarihli raporunda çalışma gücü kayıp oranının %60 olmadığının bildirildiği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun çalışma gücü kayıp oranının %60 olduğunu bildiren raporu esas alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, 5510 sayılı Yasanın 95. maddesinde öngörülen prosedür çerçevesinde, raporlar arası çelişkinin bulunması nedeni ile, Adli Tıp Genel Kurulundan çelişkileri giderecek şekilde rapor alınarak, davacının %60 oranında çalışma gücünü kaybedip etmediği ve hangi tarih itibariyle çalışma gücü kayıp oranının %60 olduğu tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, bu aşamadan sonra, davacının, Kurumdan tüm sigortalılık süreleri celp edilerek, yukarıda zikredilen 26. madde çerçevesinde malullük aylığı şartlarını taşıyıp taşımadığı irdelenerek, anılan maddenin 2. fıkrasının (c) bendinin (Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.) hükmü de gözetilerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.