YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5086
KARAR NO : 2014/5875
KARAR TARİHİ : 14.03.2014
Mahkemesi : İstanbul 5. İş Mahkemesi
Tarihi : 12.10.2011
No : 2008/392-2011/852
Dava, davalılardan işverene ait işyerinde geçen sigortalı çalışma sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalıların Avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Bilindiği üzere; yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. Anayasanın 36. ve HMK’nun 27. (HUMK’nun 73.) maddelerinde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre; mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka dava ve duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanarak işin esasına girildikten sonra deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Yönetmeliği hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve yönetmeliğin amacı, tebliğin muhatabına veya yasal temsilcilerine ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, kanun ve yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kural olarak tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen son adresinde yapılır. Ancak tebliği alacak kişinin müracaatının bulunması, kabulü koşuluyla her yerde yapılabilir. (Teb.K.m.1O) Tebligatı, tebliğ muhatabı adına almaya yetkili kimseler yasayla ayrıca belirtilmiştir. Bunlar; vekil, yasal temsilci, tüzel kişinin organları, kıta komutanları, amir ve memurlar, aynı çatı altında oturan aile bireyleri, hizmetçileri, daimi memurları vs. kimselerdir. Kendisine tebligat yapılacak kimse geçici olarak adresinde bulunmazsa tebligat kendisiyle birlikte oturan aile efradına yapılır.(Teb.K.m.16) Aile efradı kavramı geniş anlamda aileyi kapsamaktadır.(M.K.m.367) Buna göre, karı-koca, hısım ve evlatlık gibi birlikte oturan kimseler aile efradı sayılır. Buna sıhrî hısımlık da dâhildir. Bütün bunların yanında tebligatın geçerliliği için, tebliği alacak kişinin o aile ile birlikte oturmuş, orayı adres olarak seçmiş olması da zorunludur. Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği, adres kayıt sisteminde de kayıtlı olmadığı takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır. (Teb.K.m.35)
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde eldeki davayla ilgili olarak, işveren olarak husumet yöneltilip, dava dilekçesi ve duruşma gününün 22.10.2009 tarihinde yayınlanan gazete ile ilanen tebliğ edildiği işveren Ş.. G..’ün, dava dilekçesinin tebliğinden önce, Sarıyer 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 05.11.2007 tarihinde açılıp 03.03.2009 tarihinde karar verilen 2007/977 Esas 2009/138 Karar sayılı ilamı ile kısıtlanmasına ve kendisine eşi M.. G..’ün vasi tayinine karar verildiği, anılan işverenin iş bu hizmet tespitine ilişkin kararın açıklanmasından önce 25.05.2010 tarihinde öldüğü anlaşılmakla, dava dilekçesi ve duruşma gününe ilişkin tebligatın, Tebligat Kanununun 11. maddesi gereğince yasal temsilcisi yerine kendisine tebliği usulsüz olup, mirasçılarının bu yönleri içerir temyiz itirazları yerinde bulunduğundan, adı geçen davalı mirasçılarının savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle yargılama yapılarak karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, hükmü temyiz eden davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz harcının işveren davalılara iadesine, 14.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.