YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4751
KARAR NO : 2014/25315
KARAR TARİHİ : 01.12.2014
Mahkemesi : Tarsus İş Mahkemesi
Tarihi : 13.11.2013
No : 2011/151-2013/135
Dava, yersiz ödendiği gerekçesi ile davalıya ödenen ölüm aylıklarının tahsili için yapılan icra tikibine itirazın iptali ile icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen şekilde, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davalıya, 07.10.1993 tarihinde vefat eden 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı annesi üzerinden 15.11.1995 tarihinden itibaren ölüm sigortasından ölüm aylığı bağlanmış iken; kendi çalışmaları nedeniyle (01.06.1977–30.06.1994 tarihleri arasında zorunlu, 01.07.1994–30.05.1998 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı hizmetleri dikkate alınarak) 01.07.1998 tarihinden itibaren de 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığının 2005 yılında Kurum tarafından tespiti üzerine, 2005 tarihli işlemle ölüm aylığı kesilmiş ve 01.07.1998–19.06.2005 tarihleri arasında yersiz olarak ödendiği iddia edilen tutar ve işleyen faizi toplamı 3259,01 TL’nin iadesi için davacı hakkında takibe başlanmış olduğu ve davacının süresinde takibe itirazı nedeniyle itirazının kaldırılması için eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece davanın reddine karar verildiği anlaşılmakta ise de verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmakatadır.
506 sayılı Yasa’nın 68/I-C-a maddesi aylık bağlanma koşulları yönünden “evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıkları’na tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına” aylık bağlanması olanağı öngörürken; aynı maddenin (VI) numaralı bendi, kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak “çalışma ve evlenme” halini kabul etmekteyken; 4958 sayılı Yasa’nın 06.08.2003 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 35. maddesiyle, söz konusu (VI) numaralı bende “buralardan gelir veya aylık almaya” ibaresi eklenerek böylelikle “Sosyal Sigorta’dan, Emekli Sandıkları’ndan aylık veya gelir almaya başlama” olgusu, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak benimsenmiştir. Değişiklik 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin önceki yasa ile oluşan kazanılmış hakları ortadan kaldıramayacağı olgusu gözetildiğinde, 06.08.2003 öncesi döneme ilişkin ödemelerin bu nedenle istirdadı yoluna gidilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.
Diğer taraftan, 506 sayılı Yasa’ya 02.07.2005 tarih, 5386 sayılı Yasa’nın 2.maddesiyle eklenen geçici 91. madde ise “6.8.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları halleri hariç olmak üzere geri alınmaz.” Hükmünü getirmiştir. Bu düzenleme de 506 sayılı Yasa’nın 68/VI maddesinin 4958 sayılı Yasa ile değiştirilen haline göre farklı düzenleme getirerek “kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları” halini aylık kesme nedeni olarak öngörmüş; geçici 91 maddenin altı ve yedinci fıkrasında ise; “Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrası gereğince, aylık veya gelirleri ödenmeye devam olunacak kız çocuklarının aylık veya gelirlerinin ödenmesine devam olunması için sahip olmaları gereken şartları, ilk kez veya yeniden 06.08.2003 tarihinden sonra haiz olan kız çocukları da aynı esas ve usûllerle aylık veya gelir hakkından yararlandırılır.” Kuralı yer almaktadır.
Davacının yaşlılık aylığı bağlanmasına esas alınan sigortalılık süresi zorunlu sigortalılık ile isteğe bağı sigortalılık süresinin birleşiminden oluşmaktadır. Bu durumun kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma koşulu yönünden değerlendirmesi yapıldığında; isteğe bağlı sigortalılık için gerekli tescil koşulunu oluşturan zorunlu sigortalılık hali ile isteğe bağlı sigortalılığın tek başına aylık bağlanmasına yeterli olduğu ve zorunlu sigortalılık süresinin dışlanmasının aylık veya gelir bağlanması koşulları üzerinde etkili olmadığı durumlar dışında, aylık veya gelirin bağlanmasında zorunlu sigortalılık süresinin gözetilmiş olması hali, kendi çalışması nedeniyle gelir veya aylık alma hali olarak değerlendirilmelidir.
Yukarıda belirtildiği gibi 6.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren yasal değişiklik ile kız çocukları için getirilen “sosyal sigortaya, emekli sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almama” kesme nedeni ile 01.07.1998 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı alması sebebiyle ölüm aylığını kesme nedeni ortaya çıkmıştır. Değişiklik 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin önceki yasa ile oluşan kazanılmış hakları ortadan kaldıramayacağı olgusu gözetildiğinde, 06.08.2003 öncesi döneme ilişkin ödemelerin bu nedenle istirdadı yoluna gidilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir. 06.08.2003 tarihi ile 09.06.2005 tarihleri arasında ödenen tutarlar bakımından ise aylık kesme sebebi karşısında Kurum’un istirdada hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
2-Öte yandan, davalının babasının da 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğu ve 03.09.1981 tarihinde vefat ettiği, davalıya babası üzerinden de 01.10.1995 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında ölüm aylığı bağlandığı anlaşılmakta olup, bu kapsamda davanın yasal dayanaklarından birinin de davacınn babasının ölüm tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı yasanın 4958 sayılı yasayla değişiklikten önceki 93 üncü maddesinde yer alan “sigortalı olan ana ve babaların ölümlerinde her ikisinden de gelir veya aylık bağlanmasına hak kazanan çocuklara, bunlardan intikal eden gelir ve aylıklardan yüksek olanın tümü, eksik olanın yarısı bağlanır” hükmü olduğu anlaşılmaktadır.
Bu halde, mahkemece davalıya anne ve babasından ayrı ayrı bağlanan ölüm aylığı tutarları Kurumdan sorularak, anneden bağlanan ölüm aylığının babadan bağlanan ölüm aylığından az olması halinde 506 sayılı Yasa’nın 93’üncü maddesi kapsamında, anılan yasal düzenleme çerçevesinde az olan aylıkların yarısı tutarında davacı kurum alacağının bulunduğu ve bu alacağın 01.07.1998–06.08.2003 tarihleri arasında hesap edilmesi gerekeceği hususu dikkate alınmalıdır.
3-Kurum alacağının belirlenmesi bakımından ise; 5510 sayılı Yasa’nın 96. maddesinin süregelen uyuşmazlıklarda uygulanmasının zorunlu olması nedeniyle bu maddedeki “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurum’dan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” düzenlemesini içermesi karşısında; davacı bakımından yaşlılık aylığı bağlanması esnasında ölüm aylığı aldığını bildirmeyen davalı hakkında 5510 sayılı Yasa’nın 96’ncı maddesinin “a” bendi hükümlerine istinaden madde hükmü çerçevesinde davalı Kurumca istirdatı mümkün olan yersiz ödeme dönemi ve miktarı belirlenerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,01.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.